Bazı zamanlar vardır ki kısa da olsa içerik açısından dolu olduğu için çok verimli ve güzeldir. İşte öyle bir günün iz düşümü bu yazılanlar.
Sabahın erken saatlerinde yola çıkıyoruz 10 kişilik küçük bir grupla. Eee sanat adına bu yola çıkış. Pandemi döneminde ilk defa bir sanat gezisi yapacağız, bunun verdiği bir heyecan da var hepimizde. Uzun zamandan sonra bir araya gelip böyle bir aktivitede bulunmanın getirisi bu. Tedbiri elden bırakmadan yola koyuluyoruz.
Yağmurlu bir gün. Gök, grinin en koyusundan. Toprağın yüzünü öpüyor. Alçaldıkça alçalmış ve yer-gök bir gibi. Olsun, sanatın renkleri canlandırır günü. Toplarız her birini günün ilerleyen saatlerinde. Nasıl olsa sanatı ve renkleri gösteriyor ibre…
Yolda verilen kısa çay molası, üşüten havanın sohbetle ısıtılması gibi. Renklere ulaşma adına yola devam…
İlk durak, İzmir Folkart Gallery-İbrahim Çallı sergisi. Farklı koleksiyonlardan toplanıp sergilenen eserleri birlikte izleyip yorumlamanın ve resimlerle geriye yolculuk yapmanın ayrıcalığını yaşıyoruz bir süre.
İkinci durak, Arkas Sanat Merkezi “doğabahçelerdüşler” adlı sergi. Sadece resimle değil, halı ve vazolar üzerine yapılan çalışmalar ve metal materyaller kullanılarak yapılan heykeller ile, farklı bakış açıları ile yeniden yorumluyoruz tabiatı, bahçeleri, doğayı ve doğanın içinde insanı. Elbette 1800-1900’lü yıllarda. Yapıldıkları dönemi düşündükçe hayranlığımız da katmerleniyor. Bazılarının içinde buluyoruz kendimizi. Bazılarının gerçekçiliği fazlasıyla şaşırtıyor bizi. Her dokunuşu, her fırça darbesini öyle ustalıkla kullanmış ki sanatkarlar, göze batan, rahatsızlık veren bir nokta yok gibi. İyi görmenin iz düşümlerini topluyoruz aslında tarihin içerisinden. Yaptıkları eserlerle yaşamaya devam edebilmenin somut örneklerini topluyoruz tek tek. Elbette zaman sınırlı yapılacaklar için. İçine daldığımız dünyadan yine yağmurlu İzmir sokaklarına çıkınca da bir süre kurtulamıyoruz. Hafızamıza ve objektiflerimize hapsettiklerimiz bir süre bizi meşgul edecek gibi.
Fırsatı olan tüm sanatseverlere bu iki sergiyi izlemelerini öneriyoruz tabi ki…
bir sessiz düş
cama vuran yağmur
içte kopan çığlıkları gizleyen
gizli bir gülüş
grileştikçe şehir
gerçekçiliği silmekte
her süzülüş
şimdi
ince bir kurşun
yağmurun sesi
delip geçiyor düşünceleri
tizleştikçe müziğin notası
uyanıyor geçmiş
belki bir mevsim
belki bir ömür
renklerde hapsolmuş
bir dokunuş
anatomisini çiziyor
bir masalın…