Oyumu kime vereceğim!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

18 Mart tarihli Küçükmenderes gazetesinde çıkan “Temsili cuma namazları” başlıkla yazımın sonunu şöyle bitirmiştim: “Bu katliamda Müslümanların tepki göstermesi elbette önemlidir ama…

Yeni Zelanda’daki katliama karşı bütün diğer dinlere inananların bulundukları yerlerdeki Cami önlerinde toplanıp temsili Cuma namazı kılmaları ne kadar da güzel olurdu… Nefret söyleminin karşısında böyle durulur. Dünyada iyi insanların var olduğunu biliyoruz… Bekleyip göreceğiz.”

Nitekim beklediğim haber geldi. Yeni Zelanda’da 50 kişinin öldüğü cami saldırılarının ardından gerçekleşen ilk cuma namazı sadece Müslümanları değil, farklı dinlerden binlerce kişiyi bir araya getirmiş. Başbakan Ardern de “Hepimiz biriz” mesajı vermiş.

Bu “Hepimiz biriz” mesajını da biraz hafızanızı zorlarsanız biryerlerden hatırlayacaksınız.

İşte insanlık budur.

Öyle höykürmek ve tehdit etmekle uluslararası sorunlar çözülmüyor.

**

Hafta sonu yerel seçimler var. Dikkat edin “yerel” kelimesi önemli.

Son dönem basın yayını mutlaka izliyorsunuzdur. Asılsız suçlamalar, hakaretler ve ötekileştirmeler gırla…

Sanırsınız ülke içinde bir savaşa giriyoruz. Mohaç’tan bahsediyor kimileri miting meydanlarında…

Adaylar da kendilerini bu şiddet diline kaptırmaya başlamışlar. Örneğin bazı adayların yandaşlarının kutsallarla soslanmış küçük çaplı kahve konuşmaları sosyal medya ortamında paylaşılmış. Kimileri de ‘silahlanın’ çağrısı yapıyor açık açık…

Yahu yarın çoluğunuzu çocuğunuzu işe sokmak için kapı çalacaksınız.

Kahve önünde otururken, az ilerde gördüğünüzde, “Başkan gel bir çayımızı iç” diyeceksiniz.

Yazıktır, günahtır, ayıptır…

Bütün adaylar bu memleketin, bu toprakların ve bu vatanın çocuğu. Herkes bir işin ve çoluk çocuk kaygısının peşinde…

Akıl alır gibi değil…

**

Adayların sloganlarına ve vaatlerine bakıyorum. Açıkçası gülümsüyorum bazılarına.

Kimi, sanki yerel iktidar kendilerinde değilmiş gibi 1 Nisan’da seçimi aldığında her şeyin güllük gülistanlık olacağını vaad ediyor ki, “Bunların hiç mi iş bilen tanıtım ekibi yok?” diye sormaktan kendimi alamıyorum.

Bir de kimi gönül işinden dem vuruyor kimi aşktan… Hizmet işi yani!..

Öte yandan artık büyükşehirlerde ilçe belediyelerinin bir fonksiyonu kalmadı gibi. Örneğin İstanbul, Ankara ve İzmir… Adeta bir eyalet gibiler. Bütün büyük yatırımlar büyükşehir belediye başkanının inisiyatifi altında.

Geriye ne kalıyor? Bilmem kaç metreye kadar genişlikteki cadde ve sokakların temizliği, bakımı ve tabelası…

**

Oyumu mutlaka kullanacağım…

Kime vereceğimden ziyade kime vermeyeceğimi söyleyeyim.

Siyaseten nobranlığa, ötekileştirmeye, ayrıştırmaya ve saman altından su yürütmeye vermeyeceğim. Rakibini öcü ve düşman yerine koyana vermeyeceğim…

Kim şeffaflığa ve doğru kamu yatırımlarına yakınsa, her kim halkın parasını ihale şirketlerine yedirmeyecekse, kimin oyunu aldığı halktan kopmayacağına inanıyorsam oyumu ona vereceğim.

Aradığımı tam olarak bulamazsam da ‘ehven-i şer’ diyeceğim…

Nobran, ‘kaba, sert ve gönül kırıcı olan’ demek.

Bunun siyasette bir karşılığı ve adı var ama onu da size bırakıyorum.

Hani hepimiz kardeştik!

Demokrasilerde seçim bayram gibi olmalı…

Oyumu kime vereceğim!