Öğretmenim, canım benim!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

5 Ekim, dünyada bazı ülkeler tarafından Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlanır. Şimdi tarihçesine ve önemine girmeyelim. Konuyla ilgili çok sayıda yazı yazdım. Aynı şeyleri yazıp durmak, bir gelişmenin olmadığını görmek insanı hem sıkıyor hem de üzüyor.

2014 yılında Eğitim Sen Ödemiş ilçe temsilcisi iken gazetemizde ‘Grevdeyiz’ başlığı ile bir yazı yazmışım. Yedi yılda nereden nereye geldiğimize ilişkin bellilik olsun diye biraz da kısaltarak özetliyorum:

“Bilimsel, demokratik, laik ve parasız eğitim hakkı için, kadrolu çalışma, güvenceli gelecek için, hükümetlerin emir eri değil, emeğimizin tek sahibi olduğumuzu göstermek için, işimiz, eşimiz ve evimiz dikkate alınmaksızın yapılan zorunlu rotasyondan vazgeçilmesi için, haklarını arayan eğitimcilere uygulanan baskılara, sürgünlere, soruşturmalara dur demek için, özgür bilim ve nitelikli üniversite için, özel okul teşviki ve zorunlu imam hatip dayatmasından vazgeçilmesi için, eğitim yöneticilerinin gerçek demokratik seçimlerle belirlenmesi için, çocuklarımızın geleceklerinin karartılmasına, emeğimizin yok sayılmasına karşı bugün memleketin dört bir yanında GREV`deyiz!

**

Hükümetlerin kamusal, herkese eşit ve parasız olması gereken eğitim sistemini ticarileştirme ve dini içerikte yeniden biçimlendirme uygulamaları, 4+4+4 dayatması sonrasında katlanarak artmıştır. 4+4+4 uygulaması sonrasında okul dönüşümlerinde yaşanan sorunlar giderek ağırlaşmaktadır. Okul dönüştürmelerinde merkezi ve alt yapı sorunu olmayan okulların İmam Hatip’e dönüştürülmesi, kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerin bir sonucudur. Var olan İmam Hatipler yetmiyormuş gibi şimdi de normal ortaokullarda İmam Hatip sınıfları açılarak “bütün okulları İmam Hatipleştirme” yolunda büyük bir adım atılmıştır.

Tüm çağdaş ve gelişmiş ülkelerin benimsediği laik eğitim anlayışına meydan okurcasına diğer temel sorunlar görmezlikten gelinerek din derslerin arttırılması çabaları ile birlikte liselere mescit açılmasının zorunlu hale getirilmesi, kamuoyunu yanıltmakta, sorunların gizlenmesine neden olmaktadır. Bugün ülkemizdeki eğitimin sorunu, mescit ve başörtüsü değildir.

Okullarda giderek artan fiziki donanım ve altyapı sorunları, kalabalık sınıflar, ikili eğitim, birleştirilmiş sınıf ve taşımalı eğitim, ücretli öğretmen çalıştırma gibi pek çok sorun, 2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı başında öne çıkan temel eğitim sorunları olarak dikkat çekmektedir.

Siyasi iktidarlar, eğitim sistemini kendi dünya görüşüne göre yeniden biçimlendirmeye çalışırken eğitimin sorunlarına kalıcı çözümler üretmekten çok, tamamen dayatmacı bir tutum izlemektedir.

Onca sorun ortada dururken MEB’in tek gündemi, eğitim sistemini hem içerik hem de biçimsel olarak “tek din, tek mezhep” anlayışıyla biçimlendirmektir. Orta beşinci sınıfa kadar inen başörtüsü serbestliği de bunlardan biridir. TEOG sonrasında görüldüğü gibi 40 bin öğrencinin İmam Hatip’e zorla kaydedilmesi de bu amaca hizmet etmektedir.

Öte yandan çok sayıda devlet okulu yıllardır ödenek yetersizliği ile karşı karşıya kalırken öğrencilerin özel okullara yönlendirilmesi ve teşvik olanağı sunulması, eğitimdeki ticarileşmenin en önemli kanıtlarındandır.

Eğitim, ülkede yaşayan her vatandaşın çocuğuna parasız olmalıdır. Bu durum, kömür ve makarna dağıtımından daha önemlidir. Gerçek sosyal devlet bunu gerektirmektedir.

MEB, yıllardır yaptığı değişikliklerle eğitim sistemini yap-boz tahtasına çevirmiş, öğrenci ve velilerin kafasını karıştırmak dışında eğitimde somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirememiştir. Demokratik, bilimsel, laik olmayan, öğrencileri yarış atı gibi sınavdan sınava koşturan bir eğitim sisteminin ne kadar başarılı olacağı açıktır. Bu gidiş, uzun vadede ülkemizin yararına değildir.

Biz diyoruz ki;

* Okul öncesi eğitimden başlayarak eğitim yatırımlarına, ders kitaplarının hazırlanmasından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine; sınıf mevcutlarından eğitimin laik, bilimsel, demokratik ve kamusal yönünün geliştirilmesine özen gösterilmeli, bunları planlayanlar demokrasinin temel ilkelerini benimsemiş alanlarında uzman kişiler olmalıdır…

* Derslik, okul, öğretmen açıklarından eğitimin genel bütçe içindeki payına kadar, eğitimin hemen her alanında köklü bir değişime gereksinim vardır.

Eğitim Sen olarak 2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı başında siyasi iktidara ve Milli Eğitim Bakanlığı’na çağrımız, tüm toplumun ve öğrencilerin geleceğini doğrudan olumsuz etkileyecek dayatmalara, politika ve uygulamalara derhal son verilmeli, eğitim sistemi üzerinden toplumda yeni kutuplaşmalar yaratılmasının önüne geçilmelidir.

Bunun için öncelikle öğrencinin kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda hangi alanda okuyacağına kendisinin karar vereceği bir eğitim sistemi oluşturulmalıdır.”

Öğretmenim, canım benim!