Ne seçimdi!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Seçim mi geçim mi?” derken dört oyu bir sandığa attırıp düzgün bir şekilde sayamadık! Önce “şerefli” ve “hain” suçlamaları havalarda uçuştu… Sonra olmadı, bir daha say…

Ve 30 Mart Yerel Seçimleri geride kaldı. Geride kaldı kalmasına ama tartışmaları hala devam ediyor. “Yerel mi genel mi?” derken il ve ilçelerin altyapı işlerinden sorumlu belediyelerin önünde yeni birer sayfa açıldı.

Kimi belediyelerde eski başkanlar yola devam ederken kimilerinde de hizmet aşkı ile göreve gelen yeni başkanlar iş başına geldi.

İş başına geldi diyorum ama yeni başkanların ilk birkaç aylarının gelen gideni karşılamak ve tebrikleri kabul etmekle geçeceğini tahmin etmek zor değil. Belediyenin genel durumu ile ilgili bilgilenme ve brifingler derken altı ay… “Ne yapacağız, nasıl yapacağız?” derken de iki yıl… Kaldı geriye üç yıl… O da gelip geçiveriyor ve sanki beş yıl hiç yaşanmamış gibi yeni seçim…

Ne yazmak gerekir, nasıl yazmak gerekir zor iş…

Doğru yazsan birileri kırılacak, eğri yazsan sana yakışmayacak!

En iyisi ortalama bir yol tutturarak eskiye “Hizmetlerin için teşekkür ederiz”, gelene de “Hayırlı olsun” demek!

Dedik beş yıl gelip geçiveriyor…

Yıllar, sanki tespih tanesi… Çekerken ardı ardına düşüveriyor…

Beş yıllık süre içinde çok sayıda projeye imza atan sayın Bekir Keskin, bir beş yıl daha istiyordu ama olmadı. Şimdi proje yapma ve uygulama sırası sayın Mahmut Badem’de…

Mahmut Bey, koltuğun yabancısı değil… Umarım, o da beş yılı en iyi şekilde değerlendirir ve görevi bıraktığında siyasi parti farkı gözetmeksizin hemşehriler, “Emeği için teşekkür ederiz” der…

Bence bu seçimde istisnalar hariç ülke genelinde vatandaşların ağırlıklı çoğunluğu oyunu adaya değil de siyasete verdi… Belediye başkanlığı, siyasetten bağımsız gibi görünüyor ama siyasetin gerçek ve genel tanımını düşününce hiç de öyle olmadığını anlıyorsunuz. Siyaset ve hizmet beraber giderse başkanlar, yeniden seçilme konusunda daha şanslı oluyor.

Yıllardır sağcı geleneğin hakim olduğu yakın komşu Tire’de CHP’nin belediye başkanlığını kazanması, hükümetteki partinin belediye başkanı olan sayın Mehmet Kertiş’in Bayındır’da kaybetmesi, Beydağ Belediye Başkanı Sayın Vasfi Şentürk’un de % 50’nin üzerinde oy alarak yeniden seçilmesi, kayda değer seçim sonuçları arasında yer aldı.

Mehmet Kertiş’in seçimi kaybetmesini ‘Hizmet zehirlenmesi’ olarak adlandırması da tarih ve konu yazılarak kayda geçilecek sözler arasında yer almalıdır.

Konuşulacak, yazılacak çok şey var da hem yenimiz dar hem de yerimiz!

Ben, eğitimci olduğum için seçimin bu yönü ile ilgili birkaç tespit yapmak istiyorum.

2014 yılında yapılan bir seçim, bence bütün vatandaşların rahatlıkla kabul edebileceği bir çerçevede geçmeli idi.

Öyle olmadı!

Yaşananlar, çağdaş Türkiye’ye yakışmadı…

Türkiye’nin neredeyse tüm il ve ilçelerinde tartışma yaşandı; hala da yaşanıyor. Hatta kimi yerlerde oylar yeniden sayılıyor, başkanlıklar da yeniden sayımlarla el değiştiriyor.

80’lerden bu yana oy kullanıyorum; şimdiye kadar böyle bir seçim yaşamadım.

Neden böyle oldu?

Neden kaybedenler, “Oylarımız çalındı” deyip yeniden sayılmasını istedi?

Neden sandık görevlileri, işlerini olması gerektiği gibi yapamadı?

Ve neden yeni kazananlar, eskiyi kötülerken ‘zulümden kurtulduk’ gibi ifadeler kullanıyorlar?

Halbuki hepimiz, aynı gemide aynı kürekleri çekmiyor muyuz!

Gemi batarsa hepimiz batmayacak mıyız!

Daha demokratik ve şeffaf bir demokratik hava olsa, insanlar rakiplerini rantçı ve çalıp çırpıcı görmeseler…

Bununla birlikte kamu yönetiminde hesap verilebilirlik daha kolay olsa…

Beş yıl esnaf ziyareti yapıp günü geçirenlerle gecesini gündüzüne katıp proje üretenler aynı kefeye konmasa…

Belediyeler, bir adam yerleştirme yerleri olarak görülmese ve gelen de giden de birbirine yardımcı olsa…

Çok mu şey istiyorum!

Başta “Ne seçimdi!” dedim.

Öyle bir seçim yaşadık ki hemen hemen her sandıkta bir problem…

Sandık başlarında bir telaş, bir sıkıntı…

Herkes, sandığa adam taşıma ve mutlaka kazanma derdinde…

Vatandaş, hangi oyu hangi zarfa koyacağını bilmiyor; sandık görevlisi de oyları seçim kuruluna nasıl götüreceğini!

Öyle bir seçim yaşadık ki ben bu sıkıntıları her alanda baş gösteren, Türkçesini söyleyemeyeceğim; dezenformasyona, deformasyona bağlıyorum.

Ve bilgisizlik, sorumsuzluk, süreci sağlıklı yönetememe…

“Günü kurtarma” telaşı ile “malı düşmana kaptırmama korkusu” her yerimize işlemiş…

Nerede o eski işini bilen insanlar… Kravatlı, mürekkep yalamış, üç oyla beş oyu toplayıp birleştirme tutanağını yazdıktan sonra torbaların ağzını mühürleyip telaş etmeden, adabınca ilgili yerlere teslim eden sorumlu vatandaşlar…

Yaşar Kemal’in İnce Memet adlı romanının sonlarında yazan cümlelerden birisi idi: “O güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler.”

Velhasılı, “Seçim mi geçim mi?” derken dört oyu bir sandığa attırıp düzgün bir şekilde sayamadık!

Not: Bu yazı, gazetemizin 8 Nisan 2014 tarihli sayısında yer almıştır.

Ne seçimdi!