Nasılsın?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ufacık bir beyazlık beliriyor göğün mavi yüzünde. Önce belli belirsiz pudra sürülmüş yanaklar gibi. Öylesine akla gelmiş düşünce kırıntısı gibi. Henüz net değil ve bir ismi yok. Sonra gittikçe yoğunlaşıyor ve belirginleşiyor. Artık adı “bulut”. Yazın en sıcak günlerinde göğün masmavi yüzünde adını arayan ve yazan bir bulutçuk. Giderek büyütüyor kendini. Ona eşlik ediyor rüzgar ve bir anda değişiveriyor atmosfer. Kafada beliren ufacık fikrin düşündükçe gelişmesi, büyümesi, netleşmesi ve eyleme dökülüp belirginleşmesi gibi. Fikirler netleşince önünden çekiliyor engeller birer birer. “Nereye gittiğini bilen kişiye yol vermek için dünya bir yana çekilirmiş” der Star Jordan. Eğer kişi, kendisine engel olmazsa.

Kişi demişken arada bir otur sor kendine; “Nasılsın?” Şaşırma, evet kendine sor “Nasılsın?” diye. Başkalarına soruyorsun ya hep, bir de kendine yönelt bakalım ne cevap alacaksın kendinden. Başkalarından bekleme seni yoklamalarını ve anlamalarını. Canı aynı yerden acıdığında ancak anlarlar seni tam olarak. Konuşurken, sorarken belki de sıra kendisine gelsin de konuşsunlar diye beklerler. Gerçek maksat, kendini ifade edebilmek olabilir zira. Dinliyormuş gibi yapanlar da az değildir hani. O yüzden sen kendini en iyi anlayan ve en iyi merhemi sürecek olan olarak arada kendinle hasbihal et. Gerçekten ne durumdasın, bedensel, düşünsel, duygusal, geçmiş ve gelecek yorumlamaları açısından. Kendine sakın acıma emi. Zira insanı acı değil, kendine acımak bitirirmiş. Kendine neyi reva görüyorsan ona göre tavrını belirle. Başkalarına göre değil; kendine, özüne ne uygun düşüyorsa adımlarını ona göre at ki mutlu olabilesin. Zira insan, hep mutlu olabilmek için çabalıyor şu yaşamda. Sana yaraşanı, yakışanı ve seni neyin mutlu edeceğini en iyi sen bilirsin. Çok da uzatma muhabbeti, sapmasın amacından…

Bir kahve yap kendine. Şöyle sadesinden, köpüklüsünden. Sohbetin tadını taçlandır. Keyfini tamama erdir…

Çok güzel bir söz okudum Mevlana’ya ait: “Durulduğu zamanlar olur insanın, yorulduğu zamanlar olduğu gibi. Ama ömür götüren kırıldığı zamanlardır” diyordu. Arada bir de mola verip dinginleştiği zamanları da olmalı insanın. Kendisiyle baş başa. Ne dersiniz?

Kendine sor nasılsın?

kıyısından bir düşün

dönüverince

kırılma

izin verdiğin sürece

var düşün

sen istemezsen olmaz

dü-şü-şün…

Nasılsın?