Laiklik ve felaket!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yeni Akit Gazetesi, yeni düzenlenen müftülerin nikah kıyabilmesi ile ilgili yasa hakkında Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun yazılı demecini haberleştirmiş.

Habere göre Feyzioğlu, ‘hükümet tarafından müftülüklere nikah kıyma yetkisinin verilmesini öngören kanun tasarısını kaygı ile karşıladıklarını’ ifade etmiş. Haberden anladığımıza göre bu itirazın dini nikaha yönelik olmadığına, bunun serbest olduğuna dikkat çeken Feyzioğlu, “Bu düzenlemeyle toplum, ‘müftüye nikah kıydıranlar’ ve ‘belediyeye nikah kıydıranlar’ diye bir kez daha bölünecektir” demiş.

Feyzioğlu, “Müftülere nikah kıydıranların ne kadar dindar, belediyelere nikah kıydıranların ise dinsiz olduğu teması işlenecektir. Toplumumuzun karşı karşıya olduğu farklı kırılma hatları, bu defa doğrudan doğruya toplumun bel kemiği olan aile kurumunun içine girecektir” diye yazmış.

Feyzioğlu özetle konuyla ilgili oyarak şunları anlatmış:

“Ortadoğu’nun iç savaşların pençesinde yakılıp yıkılmasının arkasında laik toplum ve devlet düzenlerinin yerleştirilememiş olmasının en temel sebep olduğu ortaya çıkmıştır. Küresel güç odaklarının Ortadoğu’nun yangınını Türkiye’ye sıçratmak için sahneledikleri tüm oyunların şu ana kadar boşa çıkmış olmasının sebebi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluştan itibaren laik bir düzeni benimsemiş olmasıdır. Masumane gibi görünen gerekçelerle takdim edilen müftülük nikahının resmileşmesi ise laik düzeni doğrudan tehdit etmektedir. Bu gerçekleri ve duyduğumuz derin kaygıyı başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kesimleri ile siyasi iktidarın ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin dikkatine sunuyoruz”

Tamam ne var bu ifadelerde ve haberin veriliş tarzında diyebilirsiniz ama haberin başlığı “Yine laiklik sakızı” olunca iş değişiyor.

Laiklik ile ilgili herhangi bir duyarlılık dile getirilince insanlar sakız mı çiğnemiş oluyor? Türkiye’de imamların dini nikah kıyması konusunda yaşanan bir sıkıntı yok. Hatta küçük yaştaki çocukların nikahlarını bile kıyıyorlar ama ben birinin ceza aldığını duymadım… İsteyen aile, resmi nikah sonrasında veya öncesinde dini nikah kıydırabiliyor. En azından benim bu konuda duyduğum bir engel yok! Hatta imamlarımız, kayıt dışı gelir de elde ediyorlar bu işten!

Müftülük kurumu ile nüfus idaresinin görevleri aynı değil ki.

Yazışmaları ve kayıtları yine nüfus yapacak!

Peki sorun nerede!

İKİ AĞAÇ MESELESİ

Haberlerden izliyorsunuz. Ülkemiz, bir süredir doğal felaketlerle karşı karşıya. Depremler, yangınlar ve sel baskınları… Kimileri bunların, Allah tarafından takdir edilen bir cezalandırma şekli olarak yorumluyor.

‘7,4 yetmedi mi!’ pankartını hatırlayın.

İzmir ve Bordum gibi yerlerde beklenmeyen su baskınları ve depremler olduğunda kimi insanların aklına hemen ‘iman’ geliyor. Felaketler iman ile ilgili olsaydı, dünyanın en sakin bölgesinin Müslüman nüfusun yoğun olarak yaşadığı Ortadoğu bölgesi olması gerekirdi.

Bir de ağaç ve çevre duyarlılığı konusu var ki apayrı bir duyarlılık…

Hani, ‘mesele iki ağaç meselesi değil’ meselesi…

Önceki gün İstanbul’da meydana gelen aşırı yağış sonrasında TV’lerde olanları izledik. Adeta bir felaket idi.

Dün sabah TV’de öğlen haberlerini izlerken ‘İstanbul’da meydana gelen şiddetli dolu yağışı pek çok zarara sebebiyet verirken, yağışlar sonucunda Çengelköy’de İskele Meydanı’nda bulunan tarihi çınarlar da yıkıldı’ haberine takıldım.

Yok 800 yıllıktı, yok 150 yıllıktı falan. Çevre duyarlılığından olsa gerek hemen restorasyon çalışmalarına başlanmış. Diğer haber kanallarında da vardı bu haber. İşçiler özenle ağacın köklerini temizliyorlardı.

Küçük Menderes Ovası’nda yapılan toplulaştırma çalışmaları sırasında öyle çınarlar yok edildi ki üzülmemek elde değildi. Hatta yüzlerce belki de binlerce erik ve nar ağacı yok edildi diyebiliriz.

Ve üç gündür devam eden Bayındır dağlarındaki yangın. Resmen ovamızın ciğerleri yandı.

Bütün enerji kaynakları insanlık için önemli olabilir.

HES’ler, RES’ler, santraller vs.

Ama her şeyden önemlisi dünyanın ve doğal hayatın geleceğidir. Kısa vadeli çözümler, uzun vadeli yaşama zarar veriyor ama kimin umurunda!

Örneğin barajlar yapıyor, derelerin önleri kapatılıyor ve doğal hayata olması gerekenden fazla müdahalede bulunuyoruz. Sonra ne mi oluyor!

FELAKET!

Laiklik ve felaket!