Köy Enstitülerini Yıkan Siyasi Görüş-2

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Köy Enstitüleri’ni yıkan siyasi görüşe ilişkin bir örnek daha veriyorum:

“1943 sonbaharında bir gün Tonguç, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne Nafi Atuf Kansu ve bir mebusla beraber geldi. Enstitüyü gezdirdik, öğrencilerin toplantılarında bulundular. Mebus; köye yalnız gitmek, öğrencilerle yalnız görüşmek istiyordu. Kendisini serbest bıraktık. Bir şeyler öğrenmek istediği belli idi. Gece de kaldılar. Ertesi gün sabahın erken saatlerinde bütün enstitü mensuplarının katıldığı milli oyunları kendisiyle beraber izliyorduk. Adam bana şunları sordu:

    -Bütün enstitülerde bu saatlerde bu oyunlar oynanır mı? Hepsi aynı kıyafette midirler? Enstitülerde bugün kaç öğrenci var?

    On yedi bin öğrenci vardı, hepsi her sabah işlerden derslerden önce böyle topluca milli oyunlar oynar, halk türküleri söylerlerdi. Hepsi, devletin verdiği boz renkli kumaştan elbiseler ve asker postalları giyiyorlardı.

    Mebus, dikkatle dinledi ve sonunda yarı şaka bir eda ile:

    – Aynı tempoya ayak uyduran, aynı kıyafet içinde aynı türküleri söyleyen on yedi bin kişi…Sizden korkulur Müdür Bey!, dedi.

    Sabah trenle Ankara’ya döneceklerdi. İşler için benim de gitmem gerekiyordu. Trene beraber bindik. Tonguç, köy gezilerinde izlenimlerine ait ilginç olaylar anlattı. Trenden inince Kansu, Meclis’e kadar yürümeyi önerdi. Meclise yaklaşırken mebus durdu ve Kansu’ya damdan düşer gibi ve gene yarı şaka bir biçimde :

   -Bu Tonguç’a, senin bacanağa komünist diyorlar yahu!, dedi.

Tonguç güldü, Kansu:‘İş yapan adamlara her devirde daima diyecek bir şeyler bulunmuştur. Varsın desinler‘ karşılığını verdi.”(5)

Prof. Dr. İbrahim Ethem Başaran’ın ifade ettiği gibi “Köy Enstitüsü, işlemesini sürdürseydi ulusal egemenlik ve ulusun tam bağımsızlığı zedelenmeyecek; her yurttaş, kul olmaktan kurtulup ülkenin onurlu yurttaşı olma bilincine ulaşacak; laik, sosyal hukuk devletinin hizmetlerinden her yurttaş yararlanacak; belki de dinsel bir devlet kurmanın düşü bile kurulamayacak; ülkenin bölünmesinden yana olmayan ve ulusal bilince ulaşmış yurttaşlar büyük çoğunluğu oluşturacak; gelir dağılımında bölgeler ve köy kent arası uçurum kalkacak; kadın erkek arasındaki hak eşitliği yerleşecek; insan, çocuk ve işçi hakları tam olarak verilecek; Ulu Önder Atatürk’ün hedeflediği çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkma ülküsüne ulaşılacak”tı.(6)

    Oya Baydar’ın da belirlediği gibi böyle bir Türkiye istemeyen “…emperyalizme bağımlı; 1946-1950’lerde aracı (ithalatçı-ihracatçı) yönü ağır basan; tatlı kârlar dururken sanayiye yönelmekte aceleci olmayan, asalak, çoğunlukla toprak kökenli veya büyük toprak sahipleriyle sıkı bağlar içinde; tefeciyi, ağayı, şeyhi hem kullanan hem onlarla sömürü ortaklığı yapan hem de onları kendi ‘demokrasi’sinin ‘oy deposu’ halinde gördüğü kitleler üzerinde baskı aracı ve afyon olarak kullanan, artık küçük burjuva kadrolarına kendi adına yetki ve iktidar vermeye pek de niyetli olmayan, doğuşundan asalak ve tekelci ve giderek gerçek tekelciliğin tohumlarını taşıyan bir zümre”nin (7) 1946’da kurduğu Demokrat Parti ve daha sonraları bu düşünce peşinde koşan temsilcileridir Köy Enstitüleri‘ni yıkan siyasi görüş…

Katılsanız da katılmasanız da uzun lafın kısası gerçek budur…

Güneş yani gerçek, balçıkla sıvanmaz!

 

Kaynakça

5- Köy Enstitüleri Defteri-1, 17 Nisan Derneği yayını, 23 Haziran 1974, İstanbul, s. 61-62.

6- Dünyaya Örnek Bir Eğitim Uygulaması, Hazırlayanlar: Talip Apaydın-Mustafa Aydoğan-Dr. Niyazi Altunya-Prof. Dr. İbrahim Ethem Başaran-Mustafa Gazalcı, Tüses Yayınları, 1. Basım: Nisan 2000, İstanbul, s. 129.

7- Yeni Toplum TÖB-DER’in Aylık Eğitim Bilim ve Sanat Dergisi, Nisan 1976, Yıl: 1, Sayı: 5, Ankara, s.32, (Oya Baydar, Kuruluş Yıllarında Türkiye’nin Sosyal-Ekonomik Yapısı ve Sınıfsal Açıdan Köy Enstitüleri başlıklı yazı).

Köy Enstitülerini Yıkan Siyasi Görüş-2