Keskin sirke küpüne zarardır!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ödemiş Ticaret Odası Anadolu Lisesi’nde İngilizce öğretmeni olan arkadaşımız Alp Öktem Örnek facebook sayfasında birkaç hafta önce şunları paylaştı:

“Geçtiğimiz pazar kızımla Ödemiş Kültür Park civarında yürürken bir çocuğun küçücük bir ağaç fidanına tekmeyle giriştiğini gördük. Ailesi de yanındaydı ve çocuğun ne yaptığını görmüyordu. Çocuk ya bu, yapar! Ama yapmamalıydı.

Kızımın şaşkınlığını gördüm ve aileye nazikçe çocuklarının ağacı perişan ettiğini söyledim. Çocuğun annesi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın çocuğa doğru ilerledi ve biz yolumuza devam ettik.

Biraz ilerledik ve bir çıtırtı duyup döndüğümde çocuğun babasının ağacı ikiye kırıp bana da meydan okuyan bir tavırla baktığını gördüm. Baba erkekliğini ispat ermişti…

Hrant Dink’ in cenazesinde Hrant’ın eşi bir bebekten katil yaratmaktan bahsetmişti.

Hemen aklıma bu çocuğun ergen hali geldi.

İşte bu günlerde yazılıp çizilen pisikopat, sosyopat ve adını koyamadığım bu abuk tipler bu babaların ürünü. Ve bu tipler ne yazık ki hayatları boyunca öküzlüğü marifet bilip kendi dışındakileri değersiz sayacaklar ve ne bir tiyatroya gidecekler ne de bir kitap okuyacaklar ne de bir şiir. Ve hatta sevmenin ne demek olduğunu bilemeyecekler…”

Alp, yazısının yorum bölümünde de Hürriyet Gazetesi yazarı Taha Akyol’un “Delirmeye az kaldı!” başlıklı yazısını paylaşmıştı.

Akyol’un yasızından bazı özel cümleleri alıyorum:

“Maçlarda rakip takımın milli marşını ıslıklamak; hele de Paris katliamında hayatını kaybeden masum insanlar için saygı duruşu yapıldığında ıslık çalmak, slogan atmak!”

“Niye öfkeli mitingleri seviyoruz da konferanslar, müzeler, sergiler, konser salonları o kadar ilgimizi çekmiyor? Niye kin kusan, öfkeli konuşmalar bizi coşturuyor?”

“Öfkeli kalabalıkların evlere, işyerlerine, parti binalarına, otellere, banka şubelerine saldırıp yakıp yıkmaları yaşamadığımız olaylar mıdır? Sivas’ta, Çorum’da, Maraş’ta yaşanmış vahşetleri hatırlatmaya ihtiyaç var mı?”

“Öfkeyle kuduran ya da kudurtulan kalabalıkların nasıl barbarlaştığını gösteren ağır ve kanlı derslerdir bunlar. Siyasi öfke ve çatışma hırsının stadyumlarda patlak vermesi, nerelere sürüklenebileceğimiz konusunda alarm sinyalleridir”

“Öfkeli kalabalıkların ‘Allahu ekber’ diye bağırmaları, dini idrakin nasıl siyasi slogan haline gelerek içindeki hikmetin boşaltıldığını gösterir. Hikmetin yerini öfke ve hırs alıyor.

Hazin ve endişe verici…

‘Allahu ekber’ ifadesi bir yerde öfkeli kalabalıkların sloganı, öbür yerde kafa kesmenin, bombayla masum insanları öldürmenin sloganı olarak kullanılıyor!”

“Yahya Kemal’in deyişiyle “Büyük Itri’nin saltanatlı tekbiri” öfkeli kalabalıkların ve gözü dönmüş militanların sloganı haline geliyor. Ezan-ı Muhammedi, ‘Allahu ekber’ diye başlar, ‘La ilahe illallah’ diye biter. Şimdi her Müslüman kendine sormalıdır: Öfkeyle delirmiş kalabalıklar şurayı burayı yakıp yıkarken, yahut teröristler bombayla masum insanları katlederken ‘Allahu ekber’ diye bağırdıklarında, insanlığa nasıl bir ‘İslam’ anlatmış oluyorlar?! İslamofobiyi nasıl körüklüyorlar? Buna en çok samimi Müslümanların tepki göstermesi gerekir.

**

Geçtiğimiz yıllarda benim de benzer bir yaşanmış hikâye geçti gözümün önünden.

Çamlık Parkı’nda yalnız başıma çay içerken, çevredeki masalarda da ikişer üçer oturan vardı. Bir ara masadan masaya uçmaya çalışan bir kumru dikkatimi çekti. Kumrunun masa üstüne gelip kanat çırpışlarından rahatsız olan bir müşteri, kanatları zedelendiği için uçamadığı anlaşılan kumrunun durumunu, park çalışanına anlatıp onu yakalamasını istedi.

Park çalışanı geldi ve küçük bir uğraşın ardından yakaladı kumruyu.

Büfeye doğru ilerlerken, sağına soluna baktı ve aniden kumrunun gövdesi ile başını ikiye ayırıverdi!

Ben tedavi edeceğini düşünürken…

Uzun süre etkisinde kaldım bu görüntünün…

Şimdi arada sırada görüyorum o park çalışanını, sanıyorum emekli…

Onu her gördüğümde o olay aklıma gelir ve ürperirim.

İşi yaptıktan sonra da ‘nasıl becerdim’ der gibi bir sırıtma belirmişti yüzünde!

Etrafımızda ne kadar da hırs küpü insan var.

Kimi zaman yanınızdan telefonla konuşarak geçen insanın karşı tarafa ağza alınmayacak küfürler savurduğunu duyarsınız… Veya trafik ışıklarında, 3-5 saniye geç kaldığı için önündeki araç şoförüne küfürler yağdıran bir başka şoförün sözlerini…

Hırsı yaratan en önde gelen neden ‘para’ ve ‘güç’ elde etme isteğidir. Para ve güç için yapmayacakları şey yoktur bazılarının.

Hırs küplerini burada ayrıntılandıramayacağım.

Öyle çoklar ki!

Ulu orta sövenler, siğenler ve hakaret edenler…

Ama bilirsiniz keskin sirke küpüne zarardır!

En iyisi sizi tanımayan kendini bilmezlerden mümkün olduğunca uzak durmaktır.

Veya halk deyimi ile, ‘Benim hakkımda ne düşünüyorsan Allah sana mislini versin” demektir…

Kimileri diyor ki duyma, görme ve yazma…

Kör sağır ve dilsiz mi olayım!

‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!’ da diyemiyorum…

Dersem karnım ağrır…

* Bugün tembellik günüm. Bu yazı 5 Aralık 2015 tarihinde Küçükmenderes gazetesinde yayınlanmıştır.

Keskin sirke küpüne zarardır!