Kalçalı Naciye ile hasbıhalimiz

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Daha önce birkaç defa cemevinde bir araya gelip hasbıhal eylediğimiz Aldırma Gönül Partisi Kadın Kolları Başkan Yardımcısı Kalçalı İncebel Naciye ile bu sefer sizin için seyrana daldık. Farklılıkların zenginlik olduğunu birbirimizi tanıma şansı verince anladık. Ondan öncesi önyargıların zincirlerine prangalanmış modern kölelermişiz. Önyargılarımız ve yargılarımızdan oluşan nefretimiz ve kinimiz, birbirimizi dışlayıp saf dışı bırakmış.

Irk bakımından birimiz Türk, diğerimiz Kürt. İnanç yönünden ise Sünni Müslüman-Alevi ayrımındayız. Oysa biz, etle tırnak gibiyiz. Sapla saman, şapla şeker ayrılsa da biz ayrılamayız. Farklı olabiliriz fakat birlikte bir bütünüz ve anlamlıyız.

Ü: Sünni Müslüman isen Türk olacaksın, Alevi olmak için de Kürt milliyetçisi olmak gerekir gibi düşüncelerin bazı kesimlerde var olması, sana ne düşündürüyor?

N: Recep İvedik-2 sinema filminde Recep, kitapta gördüğü maymuna odaklanır ve “Babama ne kadar çok benziyor” der. Recep İvedik’e bakıp babasının ille de maymun olması lazımdır diye çıkarımda bulunmak gibi geliyor bana bu tür ifadeler. Çıkarımda bulunanlar var diye “İşin gerçeği budur” demek pek doğru değil. Bir kişi Türk olup Alevi olabilir, Türkmen ya da Arap olup da Alevi olabilir. Kürt’tür, Sünni Müslüman’dır.

Ü: Bu anlattıklarından anlıyorum ki Ademoğullarıyla Havvakızları, bir sebep bulup kendine benzemeyeni kategorilere ayırmaktan, sonra da öteye itekleyip dışlamaktan haz duyuyor. Haksız mıyım ?

N: Hak ileyiz her dem her nefes. Öyle bir sordun ki “Hak-sız olmak mümkün mü?” diye soruna soru ile cevap vermeye kendimi mecbur hissediyorum çünkü Alevi inancında Hak, Yaratıcı gücün adıdır. Dolayısıyla her dem, her nefes Hak’la birlikteyiz.

Ü: Şimdi mevzuya başka bir pencere açtın. Bu pencereden bakınca kafama takılan bir soruyu sormak isterim. Hıristiyan teolojisinde İsa Mesih’e Tanrılık atfedildiği gibi Hazreti Ali’nin de böyle bir nitelemesi var mı?

N: Her topluluğun içerisinde diğer toplumlardan etkilenerek oluşan ideoloji ve mitoloji görüşü varlığını sürdürebilir ancak herkes böyle düşünüyor diye genellemek, inancı mitolojiye çevirmek doğru olmaz. Hıristiyan ilahiyatında teslis inancı hakimdir yani tek tanrının üç görünüşü vardır. İsa Mesih ve Kutsal Ruh, aynı özdendir. İsa Mesih Tanrı’dır. Tanrı’nın beden almış hali olan İsa, tekrardan Mesih Kral olarak yeryüzüne gelecektir.

Alevilikte beklenen Mehdi, Hazreti Ali’nin soyundan gelecek bir imamdır. Alevi inancında Hazreti Ali, Tanrı değildir. Yaratan Tanrı, bize Muhammed Peygamber’i göndermiş ve peygamber de kendi ailesinden ve ona ilk iman eden Ali ile neslinin ve tebliğinin devam etmesini buyurmuştur. Alevi kelimesi, bu buyruğun yerine getirilmesidir. Hazreti Ali’ye bağlı ve onun yolundan giden demektir.

Ali, peygamberin tebliğinin yayılmasında en önemli destekçisi ve dostudur. Bunun yanında peygamberin ehl-i beytidir. Ehl-i Beyt derken ailesi, ev halkı kastedilir. Ali, peygamberin amcası Ebu Talib’in oğludur.

Ehl-i Beyt ya da Al-i Aba olarak bildiğimiz kelimeye farklı görüşler yüklendiği için Sünni-Alevi ayrımcılığı süregelmiştir. Sünni görüşe göre, Ehl-i Beyt; peygamberin hanımları, çocukları, torunlarını da kapsar. Oysa Alevi kültüründe Ehl-i Beyt denilen, çekirdek ailedir. Muhammed Peygamber, kızı Fatıma için bakınız ne demiştir: “Ey Fatımam! Yeğenim Ali olmasaydı seni kimselere vermezdim.” Gözünden sakınıp sevdiği kızını amcasının oğluna, peygamberliğine ilk inanan Ali’ye nikahlamıştır.

Ali ile Fatıma evlenince Hasan ve Hüseyin adlı iki evlatları dünyayı şereflendirdi. Peygamberin erkek evladı yaşamadığı için soyu Ali’nin oğulları, peygamberin de torunları olan Hasan ve Hüseyin ile devam edecektir. Dolayısıyla Alevi kültüründe Ehl-i Beyt; Fatıma, Ali, Hasan ve Hüseyin ile sınırlandırılır. Ehl-i Beyt sınırlamasında Alevi inancı, Hazreti Ali’ye ilk imam der. Hasan ve Hüseyin de imamlık silsilesini sürdürecektir. Ta ki beklenen 12. imam Mehdi’ye kadar.

Ü: Çirkin Ördek Yavrusu masalını ilk çocukluk yıllarımızda okuduk. Kuğu yavrusunun ördek yavruları arasındaki dışlanmalarını belki çocukluğun verdiği saflıkla tefekkür etmedik. Büyüdükçe masal hakikate erdi mi?

N: Ermek dedin de ermişlerin, dervişlerin piri Hazreti Ali’dir. Kendisine Veliyullah (Allah’ın Sevgili Kulu) denilir. Peygamber, Veda Hutbesi’nden sonra yanına Ali’yi çağırır. “Eti etim, kanı kanımdır, canı canımdır. Size öyle bir emanet bırakıyorum ki kendisi tamamladığım tebliğimi, din-i İslamiyet’i sürdürecektir. Kuran-ı Kerim, Ali ile hayat bulacaktır. Ben peygamber olarak dini, şeriatı, kuralları tamamladım. Kurallardan daha fazlasını isteyen Ali’ye gelsin” demiştir. Dikkat edersen Ali ile tamamlanış değil, sonsuzca devam edecek bir süre kastediliyor. Bitiş yok, her an yaratılış ve Hak’la yeksan olmak var. Tenasüh (ruh göçü) de diyebilirsin.

Ü: O halde anlattıklarından şöyle bir özet yapabilirim: Satırlarda tamamlanan ayetler, Kuran-ı Kerim olarak bir araya toplanır yani cem olur. Cem olanda derinleşmek, görünürden hakikate ulaşmak, sadırlardan kalben okuyup tetkik etmek, demek ki Ali ile mümkün. Veliyullah evliyaların piri olmasıyla tasavvufi terbiyenin manevi yolculukların da başlangıcı diyebiliriz.

N: Sünni Müslümanlıkta Kuran-ı Kerim merkezdedir. Şeriat denilen dini ritüeller ön plandadır. Dediğin gibi kitabi bir anlayış ile satırlardan okuma hakimdir. 6. İmam Caferi Sadık’ın Buyruk adlı eseri, Kuran-ı Kerim’in sıra dışı tefsiridir. İncelemenizi tavsiye ederim. Oysa ki Alevilikte sadırlardan manevi içsel yolculuklarla kalben Hak olana ulaşma çabası vardır. Bu, öylesine bir yolculuktur ki şeriat kapısına gelmek zorunludur ama oradan geçmek, diğer dört kapıyı çalmak ve kırk makama ulaşmak hedeflenir. Gerçek anlamda Alevi olmak isteyen kişi, Yaradan’a iman etmekten daha fazlası için mücadele vermek zorundadır. Tüm benliğinle onu tanıman, hissetmen manevi eğitimle Ali’nin kapısını çalmakla mümkündür.

“Aşkı ilahiden destur almışam/ Hakikat sırrını beyana geldim”

Ağızdan çıkan söz kulaktan döner; yürekten taşan ise kalbe tesir edermiş. Hayat okulundan mezun oluncaya kadar hep bir şeyler öğrenmişler. “Öğrenmeyi yalnızca satırlara yüklemeyin, sadırlardan da eğitiriz benliğimizi” diyen büyüklerimiz sadırdan kalbi kastederler. Kalben sevmek, kalben bilgi sahibi olmak, arifane yaşamak irfan geleneğiyle mümkün… Alevi inancı; derinlemesine okumayı, yaşamayı ve yaşatmayı ilke edinir. Böylesi bir irfandan yetişen Yaradılan, ne varsa Yaradan’dan ötürü hoş görür, affeder.

Ü: Son günlerde var olan kutuplaştırıcı söylemler, tekrardan konuşulur oldu. Aleviler üzerinden siyaset yapılıyor olmasına ne dersin?

N: Maraş ve Sivas katliamlarını yaşamak zorunda bırakılan toplumuz. Nihayetinde beşeriz, şaşarız. Hepimizin hataları var. Acılarımız ortak. Hatalardan ibret almak, tekrarlamamak için çabalamalıyız. Kesin olan şu ki birileri, Alevi-Sünni ayrımından nemalanmak adına bizi birbirimize kırdırmak istiyor. Oyuna gelmemek, kardeşliği elden bırakmamak, Muhammed Peygamber ve onun Ehl-i Beyt’ini en güzel temsil eden Ali için şart…

Kalçalı Naciye ile hasbıhalimiz