Jenga

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Arabası dört teker

Beyoğlu’na kum çeker”

diye başlayan bir ezgi vardı. Çocukluk yıllarımda düğünlerde, derneklerde, şenliklerde sıkça söylenen.

Arabalarda üç teker de olsa dört teker yahut daha çok teker de olsa önemlidir her birinin sağlam olup olmadığı. Aksi takdirde bir süre gittikten sonra arabanın yoldan çıkması ya da takla atıp devrilmesi işten bile değildir.

Hem maddi bir kayıp oluşur hem de bir canlıya zarar verildi ise büyük bir manevi zarar beraberinde gelir. Bu zarar sadece kazaya karışanlar için değil, onların etrafındakiler için üzüntü kaynağıdır.

Jenga oyununu bilirsiniz. Üst üste koyulan ahşap bloklardan kocaman bir kule yaparsınız önce. Oyuncular bu bloklardan birini çeker kuleden sırasıyla. Kulenin yıkılmaması için özen ve dikkat gerekir. Biraz dikkatsizlik, biraz hoyratlık, biraz horgörü ile yapılan bir hamle, kuleyi yerle bir ediverir.

Yaşam, elbette ki bir jenga oyunu değil. Yıkılan darmadağın aileleri tekrar toplamak, bir organ kaybını telafi edebilmek, yüreği yanmış birine eski neşesini geri vermek çok çok zaman, çok çok enerji ve sabır gerektiren bir şey.

Yeşil ışık yandığı saniyede hatta birkaç saniye öncesinden arkadaki aracın kornaya basarak “De hadi, işim çok acele” böğürtüsünü anımsarsak çoğu kişide böyle bir sabır ve enerji aramanın nafile bir eylem ve beklenti olduğu aşikardır.

Bir ailede anne, baba yahut çocuklardan birinin başına gelen bir felaket, tüm aile bireylerinin yaşamını derinden etkiler. Her biri bu olaydan mutsuz olduğunca, acı çektiğince, maddi kayba da uğrar. Bu mutsuzluk, bir dalga ya da sudaki halkalar gibi genişler gittikçe. İlk başlarda ateş, sadece düştüğü yeri yakıyor gibi görünse de bir süre sonra duman, bütün mahalleyi sarar. Ardından da yayılır ateş. “Bize ne?” diyenin, “Bana ne?” diyenin kapısını da çalmadan geçmez. Yangın olur.

“Toplum yaşamı bundan farklı mıdır?” dersiniz. Elbette ki hayır. Başlangıçta bizden uzakta bildiğimiz, umursamadığımız, “Bana ne, bize ne?” diyerek kaale almadığımız olaylar, bir bakarız bir süre sonra yakamıza yapışıvermiş. Hoş, sizi gelip bulmadı ise sevinmekte acele etmeyin. İyi olaylar, iyilikler unutulur gider de kötülükler azimli bir avcı gibi izimizi sürer.

Çocuğunuzun, torununuzun karşısına çıkarlar sizi bulmasalar da.

Toplum bilinci nedir? Birlikte yaşama kültürü nasıl oluşur? Şehrin en verimli tarım arazilerinin beton yığınına dönüştüğü Ödemiş’te toplum bilincinden söz edilebilir mi? Tabi ki oradaki o verimli toprakların tapuda sahibi olmayabilirsiniz. Ben de değilim. “Toprak”, sadece tapu sahibinin malıdır gözüyle bakmak, toplum olarak ne kadar sığ ve bilinçsiz olduğumuzun da net bir göstergesi değil midir?

Tıpkı toprak gibi bir şehrin ortak değerleri vardır. Şehri şehir yapan şeyler. Türküler, şarkılar, maniler ve en önemlisi yazılı basın.

Gazete, bir şehrin belleğidir. Ve o bellek hepimize ait ortak bir kıymettir. Bellek yitiminin nedenlerinin en temeli ona sahip çıkmamak onu geliştirmemektir.

Ve bellek yitiminin ne anlama geldiğini yakın ve uzak çevrenizde yaşayanlarda mutlak görmüşsünüzdür.

Sevgi, dostluk, umutla.

Jenga

Jenga

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Arabası dört teker

Beyoğlu’na kum çeker”

diye başlayan bir ezgi vardı. Çocukluk yıllarımda düğünlerde, derneklerde, şenliklerde sıkça söylenen.

Arabalarda üç teker de olsa, dört teker yahut daha çok teker de olsa önemlidir her birinin sağlam olup olmadığı. Aksi takdirde bir süre gittikten sonra arabanın yoldan çıkması ya da takla atıp devrilmesi işten bile değildir.

Hem maddi bir kayıp oluşur hem de bir canlıya zarar verildi ise büyük bir manevi zarar beraberinde gelir. Bu zarar, sadece kazaya karışanlar için değil, onların etrafındakiler için üzüntü kaynağıdır.

Jenga oyununu bilirsiniz. Üst üste koyulan ahşap bloklardan kocaman bir kule yaparsınız önce. Oyuncular bu bloklardan birini çeker kuleden sırasıyla. Kulenin yıkılmaması için özen ve dikkat gerekir. Biraz dikkatsizlik, biraz hoyratlık, biraz hor görü ile yapılan bir hamle kuleyi yerle bir ediverir.

Yaşam, elbette ki bir jenga oyunu değil. Yıkılan darmadağın aileleri tekrar toplamak, bir organ kaybını telafi edebilmek, yüreği yanmış birine eski neşesini geri vermek, çok çok zaman, çok çok enerji ve sabır gerektiren bir şey.

Yeşil ışık yandığı saniyede hatta birkaç saniye öncesinden arkadaki aracın kornaya basarak “De hadi, işim çok acele” böğürtüsünü anımsarsak çoğu kişide böyle bir sabır ve enerji aramanın nafile bir eylem ve beklenti olduğu aşikardır.

Bir ailede anne, baba yahut çocuklardan birinin başına gelen bir felaket, tüm aile bireylerinin yaşamını derinden etkiler. Her biri, bu olaydan mutsuz olduğunca, acı çektiğince, maddi kayba da uğrar. Bu mutsuzluk, bir dalga ya da sudaki halkalar gibi genişler gittikçe. İlk başlarda ateş sadece düştüğü yeri yakıyor gibi görünse de bir süre sonra duman bütün mahalleyi sarar. Ardından da yayılır ateş. Bize ne diyenin bana ne diyenin kapısını da çalmadan geçmez. Yangın olur.

“Toplum yaşamı bundan farklı mıdır?” dersiniz. Elbette ki hayır. Başlangıçta bizden uzakta bildiğimiz, umursamadığımız bana ne bize ne diyerek kaale almadığımız olaylar, bir bakarız bir süre sonra yakamıza yapışıvermiş. Hoş sizi gelip bulmadı ise sevinmekte acele etmeyin. İyi olaylar, iyilikler unutulur gider de kötülükler, azimli bir avcı gibi izimizi sürer.

Çocuğunuzun, torununuzun karşısına çıkarlar sizi bulmasalar da.

Toplum bilinci nedir? Birlikte yaşama kültürü nasıl oluşur? Şehrin en verimli tarım arazilerinin beton yığınına dönüştüğü Ödemiş’te toplum bilincinden söz edilebilir mi? Tabi ki oradaki o verimli toprakların tapuda sahibi olmayabilirsiniz. Ben de değilim. “Toprak”, sadece tapu sahibinin malıdır gözüyle bakmak toplum olarak ne kadar sığ ve bilinçsiz olduğumuzun da net bir göstergesi değil midir?

Tıpkı toprak gibi bir şehrin ortak değerleri vardır. Şehri şehir yapan şeyler. Türküler, şarkılar, maniler ve en önemlisi yazılı basın.

Gazete, bir şehrin belleğidir. Ve o bellek hepimize ait ortak bir kıymettir. Bellek yitiminin nedenlerinin en temeli; ona sahip çıkmamak, onu geliştirmemektir.

Ve bellek yitiminin ne anlama geldiğini yakın ve uzak çevrenizde yaşayanlarda mutlak görmüşsünüzdür.

Sevgi, dostluk ve umutla.

Jenga