İki şiir ve bir tas hoşaf…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Basından da takip etmiş olmalısınız, pazartesi günü Ödemiş’ten bir grup arkadaşın da katılımı ile Çanakkale’ye ‘Su ve Vicdan Nöbeti’ne gittik. Ben, Gökçeada Atatürk Öğretmen Lisesi mezunuyum. Üç yıl boyunca içinden geçtiğim Kaz Dağları’nın çam ağaçları ile bezeli Kirazlı mevkiinde çok sayıda vicdan sahibinin buluşacağına inanıyor ve bu tarihi günde ben de orada olmak istiyordum.

Diyebilirim ki binlerce insan, Kaz Dağları için bir araya geldi: Binlerce insan, haftalardır ‘Su ve Vicdan Nöbeti’ tutan Çanakkaleli doğaseverlere destek olmaya gitmiştik.

Diyeceksiniz ki nerden çıktı şimdi bu!

Kaz Dağları’nda altın arama sevdası yeni başlamadı. Oradaki mücadele, benim takip edebildiğim kadarı ile 3-5 yıldır sürüyordu ama ‘bıçak kemiğe dayandı’ sözü vardır ya hani. Pazartesi günü Kaz Dağları, adeta ayağa kalktı.

“Büyük Su Ve Vicdan Buluşması” etkinliğine katılmak için binlerce vatandaşın akın akın bölgeye geldiği eyleme benim görebildiğim kadarı ile milletvekilleri, belediye başkanları; İzmir, Antalya, Bursa, Aydın, Ankara, İstanbul, Tekirdağ, Kırklareli, Balıkesir, Yalova, Kocaeli, Çanakkale, Düzce ve Edirne barolarının başkan ve yönetim kurulu üyeleri, Sadık Gürbüz ve Ataol Behramoğlu gibi sanatçılar, Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri, köylüler, üniversite öğrenciler ve bilim insanları katıldı.

Vatandaşların çadırlarla nöbet tuttukları alanda yapılan basın açıklamasının ardından Çanakkale Belediye Başkanı bir konuşma yaptı.

Konuşmanın ardından maden alanına doğru yürüyüş başladı.

Binlerce vatandaş, “Kaz Dağları Andı”nı okudu. Siyanürle bölgenin yok edilmesine karşı çıkan binlerce kişi, tel örgülerle korunan şantiyeye alanına girdi.

Tarım Orman-İş Sendikası temsilcileri, “Burada ağaç katledildi. Anayasal hakkımızı kullanıyoruz ve şantiyeye kilit vuruyoruz” diyerek şantiyenin kapısını kilitledi. Şantiyede çalışmalar durduruldu.

İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel, yaptığı anlamlı konuşmada, “Bu talanın hesabını yargı önünde vereceksiniz” dedi.

“Hasankeyf’ten Kaz Dağları’na tarihi, toprağı, kurdu kuşu yaprağı korumak için nöbetteyiz. Dili olmayanların, konuşamayanların sesi nefesi olmaya, rantçılara karşı kendisini savunamayanların kalesi olmaya çalışıyoruz. Bir kez daha bu talanının, kıyımın, bu soygunun sorumlularına sesleniyoruz. Bir parça oksijene ihtiyaç duyduğunuzda altının hiçbir işe yaramadığını anlayacaksınız ama o zaman iş işten çoktan geçmiş olacak. Eğer iki kulağınızın arasında söylediklerimizi tutabilecek bir organa sahipseniz, yüreğinizin yerinde duruyorsa kulak verin sözlerimize: Bu aldanma değil, saflık değil, yanılgı değil, düpedüz ihanettir ve eğer sürgit böyle gideceğini, hesap vermeyeceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Elbette bu talanın hesabını yargı önünde vereceksiniz ama daha da önemlisi oğullarınız ve kızlarınız sizi lanetle hatırlayacak ve toprak, günü geldiğinde bedenlerinizi kabul etmeyecek.”

Beş yıl öncesi kadardı.

Biliyorsunuz, Ödemiş’te de Bozdağları delmek ve buralardaki altını alıp üstünü kirlettikten sonra def olup gitmek isteyenler oldu.

Havza-Plat adı altında örgütlenen Ödemişli sivil kuruluş ve vatandaşlar, canımızı dişimize takıp “Havamızı, suyumuzu ve toprağımızı kirletmeyiz” dedik.

Biz biliyoruz ki onlar, zayıf düştüğümüz veya unuttuğumuz zaman yine gelecekler.

Kaz Dağları, Murat Dağı, Salda Gölü…

İşte tam da bu gerekçelerle çevre ve doğa katliamına sessiz kalmayan bazı sivil toplum kuruluşu üyesi bir grup arkadaş ile ‘Çanakkale Bizimdir’ sloganına destek vermeye gittik. Kent Konseyi, Koza-Der,  ADD, ÇYDD, Efe Dağcılık, ÖSEM, Eğitim-Sen ve Eğitim-İş’i gönüllü temsilen 20 kişilik bir grup ile işimizi, gücümüzü ve tatilimizi bırakıp ‘Su ve Vicdan Nöbeti’ ne desteğe gittik. Kaz Dağları, Murat Dağı ve Salda Gölü gibi doğal zenginliklerimizin korunması gerekiyor. Kaz Dağları, sadece Çanakkale’nin bir değeri değildir. Kaz Dağları, Türkiye’nin yurt savunmasıdır. Havasına, suyuna ve toprağına sahip çıkamayanlar; gelecek kuşaklara, çocuklarına ve torunlarına yaşayabilecekleri güzel bir vatan bırakamazlar. Tüm dayanışma duygularımızla Çanakkale’de yurt toprağını savunmaya gittik.

Görkemli eylemin ardından iki saatlik Çanakkale gezisi ve iki günlük yorgunluk ve uykusuzluğumuza değdi…

Çanakkale ve Kaz Dağları, iki şiir ve bir tas hoşaftan ibaret bir hamaset veya Facebook’ta paylaşılacak bir ‘Çanakkale Geçilmez’ anmasından ibaret değildir…

Çanakkale, o gün geçilmedi ise bugün de dağlarının emperyalist güçlerce oyulmasına izin verilmemelidir.

Not: Bu yazı, 7 Ağustos 2019 tarihli Küçük Menderes Gazetesi’nde yayınlanan yazının ‘güncellenmiş’ halidir.

İki şiir ve bir tas hoşaf…