Güzel günler…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Nazım Hikmet, ‘güzel günler göreceğiz çocuklar’ demiş…

Türk şiirinin unutulmaz adı Orhan Veli Kanık da şöyle seslenmiş:

“Neler yapmadık su vatan için!

Kimimiz öldük / Kimimiz nutuk söyledik”

Orhan Veli, 13 Nisan 1914’te doğmuş, 14 Kasım 1950’de hayatını kaybetmiş. Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat Horozcu ile birlikte Türk şiirinde kalıpları kırarak ‘Garip’ akımının kurucusu olmuş. Sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşımış. Beden olarak otuz altı yıl yaşamış görünüyor ama adı hala yaşamaya devam ettiğine göre daha çok 36 yıllar görecek demektir.

Kimileri 100 yıl yaşar belki ama ölümünden sonra onları kimse hatırlamaz. Ya da nefretle anılırlar. Anlayacağımız Orhan Veli hala yaşıyor…

Onun için “Birkaç neslin belki arka arkaya başarabileceği bir değişmeyi o birkaç yılın içinde tamamladı” denilir.

Saygı ile andıktan sonra gelelim yarına…

Malum yarın, ülkemizin geleceğini ilgilendiren önemli bir karar aşamasında olacağız. Bana göre hemen hemen herkes, yeni değişikliklerinin ne getirip ne götürdüğünü tam olarak bilmese de kararını vermiş durumda. Bu saatten sonra bu karardan vazgeçmesi de zor görünüyor.

Elbette iki seçenekten biri daha fazla oy alacak ve insanlar farklı tercih yapsalar da yine birlikte yaşamaya devam edecekler.

Bu yazıda neden şöyle vermeliyiz veya neden böyle tercihte bulunmalıyız gibi imalarda bulunmayacağım. Dediğim gibi insanlar kararını verdi.

Gönül isterdi ki bu karşılıklı propaganda işi, bu teknolojik çağda TV’lerde yapılsın ve gerçekten öğrenmek isteyenler, yapılan tartışmaların ardından kararını versin.

Zaman zaman yapılmadı değil ama taraflar doğal olarak kendi bakış açılarından savunma ve reklam yaptılar. TV’lerin bu nedenle kamu yararına kullanıldığını söyleyemem.

“Caddelerde sürekli gezen araçlara gerek var mıydı?” diye sormak isterim şimdi. Yüksek tonda müzik yayını ile vatandaşlar ikna edilebilir mi!

Araçlardan yükselen seslere kulak veriyorum, sanırsınız ki düşman kuvvetleri savaşa hazırlanıyor.

Marşlar, şiirler…

Keşke karşılıklı açık oturumlar yapılsa idi de herkes oylayacağı maddeler hakkında daha net fikirlere sahip olsaydı.

Ortalıkta broşür dağıtan insanlar bile dağıttıkları broşürlerde ne anlatılıyor bilmiyordu.

Liderler, miting meydanlarında ve TV programlarında referandumun maddelerini tartışmak yerine konuyla hiç ilgisi olmayan başka mecralara girdiler…

Öncelikle hatırlatmak gerekir ki yarın bir partinin icraatlarını veya bir liderin durumunu oylamayacağız. Önümüze gelen maddeler, bir sistem/rejim meselesi. Hangi sistem olursa olsun gelecek seçimlerde hangi partinin veya başkan adayının kazanacağı belli olmaz. Bunu bugünden kestirmeniz mümkün değildir.

Bu oylamayı kişiler üstünden sürdürmek doğru değildir.

Önümüze gelen seçenek, “Yasaların nasıl yapılmasını istiyorsunuz? Hükümetin nasıl kurulmasını arzularsınız? Bütçeyi kim veya kimler yapsın istersiniz? Ülkenin üst düzey bürokratları nasıl belirlensin istersiniz? Hakimler ve Savcılar Kurulu ile Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi ile ilgili düşünceniz nedir?” gibi maddelerin oylanmasıdır.

Peki biz yaklaşık 1 aydır nelerle uğraştık!

Lafı uzatmadan, yarının ülkemiz ve geleceğimiz adına güzel bir gün olmasını dilerim.

Yazıyı yine Orhan Veli ile bitirelim:

“Bilmem ki nasıl anlatsam;

Nasıl, nasıl, size derdimi!

Bir dert ki yürekler acısı,

Bir dert ki düşman başına.

Gönül yarası desem…

Değil!

Ekmek parası desem…

Değil!

Bir dert ki…

Dayanılır şey değil”

Güzel günler…