Güven

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İlk kar düştü Bozdağlara.

Kış geldi. Biliyoruz ki ardında bahar. Çiçek çiçek, ılgıt ılgıt, renk renk bir bahar… Doğa böyle. Sürekli değişim içinde.

İnsanlar da değişiyor. Bir küçük söz, bir küçük davranış bakıyorsunuz almış başını gitmiş. Dağdan inen bir küçük kartopu misali devasa, tehlike yaratan bir çığa dönüşüvermiş.

Arada bir sizin telefonlarınıza da bu türden mesajlar geliyordur. “Kendisini polis, asker, savcı olarak tanıtan kişilere inanmayın. Sizden para vb. şeyler isterlerse vermeyin”

Bankamatiklerin hemen her birinde bu türden uyarıları görmek mümkün. Hatta başka kuruluşlar da bu türden mesajları müşterileriyle paylaşıyor.

TV programlarına baktığınızda neredeyse ana haber bültenleri hırsızlık, çalma, çırpma, dolandırılma hikayeleriyle dolu. Birinin ilginçliği yahut insanlık dışılığı bir başkasından daha ötede…

İster haber bültenleri, ister gün içinde yayınlanan Reality Showlarda bunlara benzer pek çok vaka ele alınıyor. Daha dün bir TV kanalında hastanede çocukları çalınan bir sürü kadın, erkek vardı. Her birinin birbirine benzer hikayeleri…

Gazetelerin üçüncü sayfalarından da söz etmek elbette ki yersiz… Oralardaki olayların pek çoğu içler acısı. Çok yakınları tarafından kandırılanlar, eşi tarafından aldatılanlar, üç kuruş para için öldürülenler… Liste uzayıp gidiyor.

İnsanın en temel ihtiyaçlarından biridir oysa “güven”

“Güven” bir başka deyişle itimat.

Geçen gün, “ev alma” muhabbeti yapan iki arkadaştan birinin neredeyse ilk sözüydü. “Bu kadar parayı müteahhide vereceğiz de güvenilir bir adam mıdır? “

Nasıl buralara kadar geldik?

Ne oldu?

Büyüyen ne?

Toplum olarak hangi yanlışları yaptık?

Nerde kırıldık da bu kadar güvensiz bir topluma dönüştük?

Kimsenin kimseye neden güveni kalmadı?

Bu bir çöküş elbette ki. Toplumdaki etik değerler yanlış yerlere aktarıldığında ve etik değerler çok basit konulara indirgendiğinde maalesef konu buralara kadar geliyor.

Pek çok insan bilir, aldığı ürünün tamamının olmasa bile bir kısmının sahte olduğunu.

Aldığımız tereyağının bir kısmının patates püresi olmasına verdiğimiz ceza bir daha oradan alışveriş yapmamaktır. Her şeye her nesneye bir şekilde pislik bulaştırmak…

”Acaba kandırıldım mı?” düşüncesi kimde yoktur ki ?

Saklanan gizlenen üstü örtülen gerçeklerin ortaya çıkmasının insanı taşıdığı yerdir “güvensizlik”

Sokaklar tehlike doludur pek çok kişiye göre. “Kendini koru. Kendini gözet.“diye tembihlenir gençler.

“Sana güveniyorum da etraf kötü” diye açıklama da getirilir bazen.

Etrafta kim vardır?

Sokakta kim?

Parkta, bahçede, yolda yabanda…

Dağda bayırda kim?

Hangimiz sokağa çıkmıyor, tarlaya bahçeye gitmiyor, çarşıda, pazarda dolaşmıyoruz?

O halde tehlikeli olarak işaret ettiğimiz kendimiz değil miyiz? Sanırım önce bu iki yüzlülükten kurtulmalıyız. Çocuklarımızı gençlerimizi, birbirimizi potansiyel suçlu görmekten vazgeçmeliyiz.

Birbirimize inanarak güvenerek adımlarımızı atmalıyız.

Kim bilir belki bir gün…

Sevgi, dostluk ve umutla.

Güven