Egemenlik hakları

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

‘Koştur Koştur Balkan Turu’ adlı gezi kitabımda Tiran’ı anlatırken şunları yazmışım: “Rusya’daki Kızıl Meydan kadar büyüklükte bir meydanı dönüp otobüsümüzü ağaçlar altında park ediyoruz. Buluşma yerimizi sabitleyip meydan çevresinde gezinti yapmak için süre veriliyor.

800 binlik bir nüfusa sahip olmasına rağmen bize daha sakin bir şehir görüntüsü verdi.

Meydandaki büyük çimenlik, parlamento binası önündeki yeşillik, araç yoğunluğunun azlığı ve insanların kalabalık olmaması, sakin bir görüntü vermesinde önemli etkendi.

Meydan çevresindeki tarihi Ethem Bey Camii, Saat Kulesi, Ulusal Müze, Opera ve Bale Binası, Parlamento ve Başbakanlık Binaları, Cumhurbaşkanlığı Köşkü fotoğraf karelerimize giriyor.

Bir düğünden geldikleri belli olan gelinli damatlı bir ekip, cami kapısından içeri giriyordu. Bir kameraman ile bir fotoğrafçı da onlara eşlik ediyordu. Fotoğrafçıların dış çekim adını verdikleri yeni moda, orada da vardı sanıyorum.

Saat kulesinden meydanı gören güzel bir panoramik fotoğraf alıyoruz. Türkiye’de olsa buraya çıkmak, kesinlikle paralı olurdu! Gezdiğimiz yerlerde de bu tür yerler kısmen ücretli, kısmen de ücretsizdi.”

Özetle, tarihi meydandaki tarihi Ethem Bey Camii sapasağlam ayakta duruyordu. Balkanlarda böyle çok örnek var.

Bunları Ayasofya tartışmaları altında anımsadım… Balkanlarda böyle yüzlerce cami var. Saraybosna’da da çıplak sesle okunan öğlen namazı kulağımıza gelmişti.

Egemenlik, bağımsızlık iddiaları, Cumhuriyet ve Atatürk ile hesaplaşma başlıkları gibi diğer bütün tartışmalar bir kenara, ben Ayasofya’nın “İslam dini, hoşgörü ve saygı dinidir” savına uygun olarak müze kalması gerektiği tarafında olmaya devam edeceğim.

Ve ilk fırsatta orada ve 150 metre ilerideki 10 bin kişilik altı minareli Sultan Ahmet Camii’nde kaç kişinin namaz kıldığına dikkat kesileceğim.

**

Van Gölü’nde içinde bulunduğu tahmin edilen 60 kaçak göçmenle batan teknedeki cesetlerin çıkarılması için çalışmalar sürerken ulaşılan ceset sayısının 30’a yükseldiğini yazdı/söyledi basın yayın organları…

Öte yandan Hendek’te kurulu bir havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamalarda önce yedi kişi, fabrikadaki kalan patlayıcıların tahliyesi esnasında da üç asker hayatını kaybetmişti.

Haziran ayında da nerdeyse her gün bir kadın, cinayete kurban gitmiş.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) de Mayıs ayında 156 işçinin iş kazalarında yaşamını yitirdiğini açıkladı. Bu sayıyla birlikte 2020 yılının ilk beş ayında Türkiye genelinde 737 işçinin iş kazalarında hayatını kaybettiğine dikkat çekilmiş.

Pandemi dolayısı ile işlerini kapatanların sayısı ile ilgili net bilgiler edinemedim.

Artvin ve Rize’de meydana gelen sel felaketleri ayrı bir sorun…

Tamam, egemenlik iddialarında üstünüze yok da en akla geleninden teknoloji, tohum ve ilaçta dışa bağımlıyız. Beş milyon insanımız, Avrupa’da çalışmak zorunda… Çifte vatandaşlık konusu, sıkıntı yaratmaya başlamış…

**

Ayasofya’nın ibadete açılması üzerine Yunan Parlamento üyesi olan Helen Çözümü (Elliniki Lisi) Partisi lideri Kyriakos Velopoulos’tan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik’te doğduğu ev hakkında “Rum Kırımı’na adanmış bir müze” olması teklifi gelmiş.

İnternetten yaptığım araştırmaya göre Helen Çözümü Partisi; milliyetçi, dinci ve en genel anlamda sağcı bir parti. Bu tür tartışmalarda sesini yükseltirmiş.

Yazı da uzamaya başladı, nasıl bitirsem bilemedim!

Egemenlik hakları