Demokrasi ve seçim

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kökeni Türkçe değil ama demokrasi kelimesi zihnimizde önce halk, sonra da seçimi çağrıştırıyor…

Halk, bir ülkede yaşayan vatandaş topluluğuna verilen ad. Millet biraz farklı. Aynı ulusal kökten gelen topluma millet deniyor. Ümmet ise aynı dini inancı paylaşan insan topluluğu.

Örneğin Fransa’da oy kullananlara millet diyemezsiniz çünkü sandığa gidenler arasında farklı ulusal kökenden ve farklı dini inançtan insanlar vardır… Fransız halkı değil, Fransa halkı.

16 Nisan’da yapılan referandumdan sonra kimlerin oy kullanması gerektiği ve sandık başında yaşananlar konusunda biraz fikir jimnastiği yaptım.

Örneğin yurt dışında yaşayan Türkleri ele alalım. Hatta yurt dışında aktif kampanya yapanlara. Bir salonda referandum için toplananlar bağırıyordu: “Toprağına taşına ölürüm Türkiye’m.” Bence ölmelerine gerek yok ama çok sevdikleri ülkelerinde gelip çalışabilirler!

Üç-beş yılda bir ülkelerine bir iki haftalığına gelenlerin oy kullanmasını doğru bulmamaya başladım. Diyeceksiniz ki, Türkiye’deki seçimler onları da etkiliyor. O zaman ABD’deki seçimler de bütün dünyayı etkiliyor!

Öte yandan sandığa gelemeyecek kadar yaşlı olanların veya oy kullanacak yeterlilikte olmayanların da zorla getirtilmesi ne kadar doğru sizce? Yatağından kaldırılıp zor bela sandığa getiriliyor ve yanında da biri girip oyunu kullanması sağlanıyor… Ne malum doğru yere attığı?

Eğer bir insan kendi başına sandığa gelip oy kullanmayı beceremiyorsa zorla gelmesine veya getirilmesine gerek yok! Bu yüzden bir sürü tartışmalar ve gerginlikler çıkıyor.

Peki oylarının resimlerini çekip, “Bakın ben şu partiye veya şu tercihe attım” diye kanıtlama ihtiyacı hissedenlere ne dersiniz! Bence bu tipler de zavallı insanlardır. Böyle yapan milletvekilleri de var ki onların durumu içler acısıdır! Kime ne kanıtlıyorsun!

İnsan böyle yaparak güvensiz biri olduğunu belgeliyor bence.

Bir başka dikkatimi çeken olay, partilerin sandık görevlilerine kumanya getirmesidir!

Paketler içinde pideler geliyor ve getiren de “Filanca partinin görevlileri kim?” diye bağırıyor!

Ne kadar ayıp… Zengin partiler prim yapıyor ama fakir partilerin taraftarlarının boynu bükük kalıyor!

Bence bu işi devlet yapmalı. Madem memurunu sabahtan akşama kadar sandık başında tutuyorsun…

Sonuçta nerden çıkarsa çıksın vatandaşın parası!

Bir de şu her seçimde tekrarlanan ‘aman ıslak imzalar‘ meselesi… Sanki memlekette herkes hırsız. Sanki memleket seçim günü oyları çalmak için pusuya yatmış.

Haksız da sayılmazlar belki ama bunun önleminin alınması gerekir.

Peki nasıl! Bence o da kolay…

Atarsın sandık başına iki memuru… Dersin ki onlara ‘Sandığa itiraz edildiğinde; her yanlışta 10 lira keserim! Ayrıca bir dahaki seçimde görev alamazsın!”

Bakın bakalım memur yanlış yapıyor mu! Başına adam koymaya bile gerek kalmaz.

Hatta buna da gerek yok, verelim seçimin organizasyonunu Anadolu Ajansı’na kurtulalım bu işten! ‘Biz yaptık oldu’ desin…

Şaka bir yana değil kendi uçağımızı ve silahımızı, bir seçimi bile doğru dürüst yapamıyoruz. Her seçim, sanki iki ordu birbirine girecekmiş havasında geçiyor.

Ama galiba iş, seçimle gelenin seçimle gitmeyi sindirmesinde yatıyor. Bu da o ülkedeki demokratik kültüre ve gerçek halk iradesine bakıyor.

Referandum oldu bitti… Bunu ‘at’ meselesinden anladık. Şimdi önümüzde 2019 seçimleri var… Kafa yormaya başladık bile. 2019’da olası seçim sonuçları örneğin şöyle olsa: AKP %40, CHP %25, MHP %10, HDP %10, Diğer %15

Aday isimleri yazmıyorum; Cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kalır…

Peki kim kimi destekler de başkan seçilir? Parti üyelerinin de lidere tam itaat etmediğini düşünürseniz! Alın size ikinci tur öncesi bakanlık tavizleri ya da koalisyonu! Zorlu bir seçim olacağa benziyor. İçinden çıkabilecek olan varsa bana açıklasın…

Acaba Heredot Cevdet açıklayabilir mi?

Demokrasi ve seçim