AYRINTI

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hayat kendi çapında akıp giderken rutini bozan gelişmeler yaşarız bazen. Bu değişikliklerin kimi güzelliklerle çalarken kapımızı kimi bizi sınamak istercesine dâhil olur hayatımıza. Bir hastalık mesela. Kendimize veya bir yakınımıza ya da arkadaşımıza, dostumuza ilişen olumsuz bir durum bizi etkileyip hayata bakışımızı bir çırpıda değiştirebilir. Bununla ilgili bir roman okudum daha yeni. Çocuğu hasta olan bir annenin hayat algısının nasıl değiştiğini anlatıyordu özünde. Beş yaşındaki çocuğun hastalıkla mücadelesi ve her gün ile birlikte hayatı başka bir anlam kazanan bir anne. Bazen musibetmiş gibi değerlendirdiğimiz hastalıklar bizi birbirimize daha fazla yakınlaştırıp daha anlamlı birliktelikler yaşamamızı ve daha kaliteli zamanlar geçirmemizi sağlayabilir. Tıpkı okuduğum kitapta olduğu gibi.

Farkında olmadan hayatı harcıyoruz hoyratça. Bazen küçücük şeylere takılıp birbirimizi yıpratıp, dünyayı çekilmez hale getirip kendimize zehir ediyor. Belki de yaşanan bazı olumsuzluklar hayatın gerçek anlamını bulmasını sağlıyor. Her şeyden şikâyet ederek kendi kendimizin tadını kaçırıyoruz farkında olmadan. Hastalıkları da böyle yorumluyoruz çoğu. Ama durup bir düşünmemizi sağlıyor bir nebze de olsa hastalık. Hayatı yavaşlatıyor. Hayat da yavaşlayınca anlam kazanmaya başlıyor. Hızlandıkça kaçırdığımız ayrıntılar yavaşladıkça ayrıntı olmaktan çıkıp, gerçek değerini bulup, hayatı anlamlandıran güzelliklere dönüşebiliyor mesela.

Günlük koşturmaca içinde kaç kez durup göğe bakıyoruz? Mavilikleri adımlayan bir bulutun şekilden şekile, bazen renkten renge giren hallerini kaçımız durup gözlemliyoruz? Güneşin batışını izlemeye kaçımız vakit ayırıyoruzdur dersiniz? Kaçımız düşüyoruz bir düşün ardına? Bu düşünce çok romantik mi duruyor? Öyle mi düşünüyorsunuz? Bu sadece bir ayrıntı. Bunun gibi hayatı yavaşlatacak, daha fazla özümsetecek niceleri var günlük yaşantıda. Biz sadece akıldan ve maddiyattan ibaret değiliz ki. Ruhumuz da kendine pay almak istiyor bu yaşanılanlardan, hislerimiz de… Onları doyurmayıp eksik bırakırsak bir şeyleri bir tarafımız da yoksun kalıyor haliyle. Yoksunluklarımız arttıkça duygularımız köreliyor ve duyarsız bir yapıya bürünüyoruz. Tepkisizlik etkisizliği de beraberinde sürüklüyor ve hayat içindeki yerimiz gittikçe daralıyor böyle olunca.

Dünyayı sis dalgası içinde kaybolan mekanlar gibi algısı değişen, değiştikçe kendini bitiren ve hayatta yiten karakterlere dönüşüyoruz istemesek de…

tırnak içine aldım

yaşamı

yaşadım dediklerimi…

başımdan büyük bir işe kalkışmışım

yuttum tüm söylediklerimi

varsayımlar, sayılar

hayat siz değilsiniz

toplasam hepinizi

etmezsiniz pembe yüzlü bir gülücük

aldım elime sol yanımı

kattım yanına aklımı

sağduyu dedim

koptu kızılca kıyamet

durdum sonunda

durulmayan hayatın kenarında

tırnak arası olmayanında…

AYRINTI