Asıl biraz! Daha yazacak çok şey var…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“N. Hikmet bir şiirinde; “koyun gibisin kardeşim, / gocuklu celep kaldırınca sopasını, / sürüye katılıverirsin hemen….” diyor…

Adına ÇİFTLİK BANK denilen, ne olduğu belirsiz ve de kurucusunun saftirik tipli olduğu bakar bakmaz görülen bir ucubeye, bir belirsizliğe 511 milyon ytl (eski adıyla trilyon) kaptırmışsın ya…

Ne diyeyim kardeşim?

Ne diyeyim?

Şair haklıymış gördün işte…”

Şair ruhlu arkadaşımızın en son facebook paylaşımlarından biri üstteki alıntı.

Yazılacak, paylaşılacak çok cümleleri ve şiirleri var ama uzun uzadıya alıntı yapmadan sadede gelelim.

15 Mart günü Ödemişli eğitimciler açısından acılı bir gün oldu.

Sabah kalkar kalkmaz okula gitmek için hazırlanırken, yoğun bir yağış karşıladı bizi. Yağışla beraber de iki haber!

İlk haber, bir süredir Ege Üniversitesi’nde kanser tedavisi gören Ödemiş Anadolu Lisesi coğrafya öğretmeni Coşkun Akçay’ın ölüm haberi oldu. Akçay’ın ölüm haberinin hemen ardından derse yetişmeye çalışan İlkkurşun Mesleki ve teknik Anadolu Lisesi kimya öğretmeni Okan Biçer’in kaza yaptığı haberi Ödemiş’teki eğitimciler üstünde şok etkisi yarattı.

Gün boyunca her iki eğitimcinin durumu ile ilgili sağlıklı haber almak isteyen öğretmenler birbirlerini ararlarken, evli ve iki çocuk babası olan Biçer’in beyin kanaması geçirdiği belirlendi. Ödemiş Devlet Hastanesi’nde ilk müdahalesi yapılan Biçer’in durumunun ciddi olduğu ve ameliyata alınacağı öğrenildi.

Coşkun Akçay arkadaşımız, henüz birkaç ay öncesine kadar haberdar olmadığı ‘amansız’ hastalığa yakalanmış hemen tedavisine başlanmıştı. Ara ara haberlerini alıyorduk ama ‘atlatır’ gözüyle bakıyorduk.

Ülke sorunlarına duyarlı, Atatürkçü ve cumhuriyetçi kimliği ile tanınan Akçay henüz 42 yaşında idi ve geride gözü yaşlı bir eş ve iki çocuğun yanı sıra öğrencilerini bırakmıştı.

Evet ölüm tüm canlıların sonu. Bunu biliyoruz. Hep sıralı ölümler olmasını temenni ediyoruz. Fakat işte fakat neylersin ki her canlı bu sıranın sonuna giremiyor.

Okulumuzda kimya öğretmeni olan Okan Biçer arkadaşımız da ülke sorunlarına duyarlı, Atatürkçü ve cumhuriyetçi bir kimliğe sahipti.

Her iki arkadaşımızın da kimsenin işinde, aşında ve namusunda gözü yoktu.

Okan Biçer, duygularını şiirlere verir, bunları da facebook sayfasında paylaşırdı.

Bazen ona öğretmenler odasında takılır, “Okan Biçer; yazar çizer” derdim.

O da bana takılır, beni biraz düşünceli gördüğünde, “Selim Şahan, yine hangi köşe yazısını yazıyorsun” derdi.

Yazının girişindeki alıntı da en son yaptığı paylaşımlarından biri idi.

7 Mart tarihinde yaptığı bir paylaşımda da şunları yazmış:

“hayat diyorum;

bir gün

her şey

fotoğraflarda kalıyor…

o kadar kısa işte”

Okan Biçer, henüz tam olarak nasıl meydana geldiğini anlayamadığımız bir kaza ile şimdi yoğun bakımda yatıyor. O yoğun yağışta, nasıl olduysa eski bir öğrencisinin kullandığı motorsikletin çarptığını öğrendik.

Dedik ya yazılacak çok şey var. Ama neylersin her şeyi yazamıyoruz.

Coşkun Akçay, artık anıları ve fotoğrafları ile yaşayacak. Tıpkı Okan Biçer’in 13 Mart’ta yaptığı şu paylaşımda olduğu gibi:

“çocukluğum…

saklı kaldı

rengi solmuş

eski bir fotoğrafta…

çocukluğum,

asılı durur belki de

yaşlı bir erik ağacında”

Şimdi tek dileğimiz, Okan Biçer’in hayata kısa bir mola verdikten sonra aramıza yeniden dönmesi.

Ben ona takılayım o bana takılsın. Zaten hayat dediğimiz de bu dünyaya belli bir zaman diliminde takılma değil mi?

Yaptığımız biraz daha asılma işte.

Okan Biçen, asıl biraz! Daha yazacak çok şey var…

Asıl biraz! Daha yazacak çok şey var…