Anlaşılmaz bir durum

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye Cumhuriyeti dış politikada sıkıntılı, anlaşılmaz bir dönemi yaşıyor. NATO müttefikimiz ve dost olarak bilinen Amerika Birleşik Devletleri yönetimi, ülkemize karşı “bir dosta yakışmayacak eylemler” içine girmeye, yıllardan beri gizli gizli sürdürdüğü terör örgütlerine desteğini artık açıkça yapmaya başlamıştır. Güneyimizde oluşan otorite boşluğundan yararlanarak bölgeye yerleşen terör örgütleri YPG/PKK’yi silahlandırmakta, fiilen kendisine bağlı bir Kürt devleti kurmaya çalışmaktadır. Burada çok sayıda askeri üs kurmuştur. Terör örgütlerini her türlü ağır silahlarla donatmıştır.

Amerika, aynı tutumunu batıda Yunanistan devletini kullanarak “ortak tatbikat yapma” bahanesi ile sürdürmektedir. Trakya’da Meriç Nehri’ne yakın Dedeağaç yakınlarına çok miktarda askeri güç yığmıştır. Hiçbir ihtiyaç olmadığı halde Yunanistan’da 20 askeri üs kurmuştur. Lozan Antlaşması’na göre silahsız olması kararlaştırılan Ege adalarını da aynı şekilde silahlandırmakta, Yunanistan yöneticilerini ülkemize karşı kışkırtmaktadır.

NATO, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir savunma paktı olarak kurulmuştur. Türkiye, 18 Şubat 1952 tarihinde bu ittifaka katılmıştır. Amaç, kendi güvenliğini sağlamak ve dünya barışına katkıda bulunmaktır çünkü NATO Sözleşmesi’nin 4 ve 5. maddelerinde, “Bir NATO ülkesinin siyasal bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne yapılacak bir tehdit veya saldırı, bütün üye devletlere yapılmış sayılacak ve gereken diplomatik ve askeri yardım yapılacaktır” denmektedir. Yıllardır NATO’nun en ağır yükünü çeken bir üye devlete karşı Amerika’nın uyguladığı tutum, dostça olmadığı gibi anlaşılır bir tutum da değildir.

Aynı dost bildiğimiz Amerika, yıllardan beri ülkemizin ve bölgemizin barış içinde kalmasında önemli katkıları olan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesi için ülkemize baskı yapmaktadır. Basına yansıyan bazı haberlere göre Amerika’da yakında başlayacak olan Halkbank ve Rıza Sarraf davasını, hatta Cumhurbaşkanı’nın malvarlığını tehdit olarak kullanıp menfaat elde etme gibi devletler hukuku ile bağdaşmayan yollara girmektedir. Bunların hiçbiri, dost ve müttefik bir ülkeye yakışmaz. Türkiye, her alanda önemli ve büyük bir devlettir. Amerika’nın bu tehditlerine ödün vermeden ülkemizin çıkarlarını ve bölge barışını korumak için gererken tavrı koymalıdır.

Amerika Birleşik Devletleri’nin ülkemizden istediği ödünler, yakın komşumuz olan Rusya’yı tedirgin etmektedir. Nitekim Rusya Devlet Başkanı Putin, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı telefonla arayarak “Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin bölgemiz için önemini vurgulamış, sözleşmenin korunmasını” istemiştir. Ayrıca Rusya’nın Ukrayna ile olan anlaşmazlığı konusunda da Türkiye’nin tarafsız kalmasını, herhangi bir yardımdan kaçınılmasını istemiştir. Peşinden salgın hastalığı bahane ederek Türkiye’ye yapılacak uçuşları 1 Haziran’a kadar askıya almıştır. Özetle, “Benim ülkem aleyhine uygulamalar olursa her konuda yaptırıma giderim” demek istemektedir. Rus uçağının düşürülmesi sonrası uygulanan kısıtlamalarda turizm ve tarım sektöründe yaşanan sıkıntılar aklımızdadır.

Türkiye, her zaman kendi çıkarlarını korumak zorundadır. Bu da zamanında uygulanmış ve çok başarılı olmuş dış politikaların sürdürülmesi ile mümkündür. Atatürk zamanında temelleri atılmış olan “yurtta barış, dünyada barış” ilkesi, Birleşmiş Milletlerin de benimsediği “barış içinde bir arada yaşama politikası” ile uyumlu ve doğru bir politikadır. Türkiye, yeniden bu politikalara dönmelidir. Bunun aksi yapıldığında, komşu devletlerin iç işlerine karışıldığında ülkemizin ne kadar zarar gördüğü; yaşanan Suriye, Mısır, Libya, Irak deneyimleri ile görülmüştür. Yanlış politikalarda ısrar etmenin bir anlamı yoktur.

Lozan, Türkiye’nin tapu senedidir. Montrö Sözleşmesi ise onun tamamlayan, ülkemiz ve bölge barışı için çok önemli anlaşmadır. Bunlar titizlikle korunmalıdır. Türkiye, bölgesinde tüm komşuları ile barış içinde bir arada yaşamaya, ekonomisini ve ticaretini geliştirmeye devam etmelidir. Demokrasisini de güçlendirdiğinde bölgede saygın ve sözü dinlenir bir ülke olmaması için hiçbir neden yoktur.

Anlaşılmaz bir durum