ACİL, BENİ YAŞATIR MISINIZ ?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sevgili Ödemişli dostlarım,TV9 İZMİR televizyonumuzun sosyal medya hesaplarında dönmeye başlayan Oruç ailesinin dramına ve ihtiyaçlarına çoğumuz tanık olduk diye düşünüyorum. Yardım kısmı konusunda, köşe afişimin altındaki telefon numarasından bana ulaşabilir, aile için yapacağınız her türlü yardım konusunda birebir konuşabiliriz.

Bir ev düşünün ki, bugün ne yesem, ne giyinsem ve hatta evimin duvarını şu renge mi boyatsam diye günlük konuşmalarının rahatlıkla geçtiği diyalogların bu evde geçme şansı hiç yok.

Bir ev düşünün ki, akşam gelirken bana şunu, çocuklara da bunu alıp gelir misin sözleri hiç söylenemesin ve bir ev düşünün ki, yaşam sevincini bir kanaryaya, dışarıdan yemek yeme hazzını da babanın iş yerinden kaçak olarak getirdiği yemeklere bağlasın.

İşin aslı ne siz söyleyin de ne ben anlatayım formundayım. İnanın. Ama anlatmalı ve duyurulur yapmalıyım. Tek katlı küçük bir ev (denebilir belki), bir mutfak ve bir oda, tuvalet ve banyo evin dışındaki avluda (bu yüz yılda üstelik) ve Lösemi hastası dünyalar güzeli 5 yaşında bir kız çocuğu ve 3 yaşında diğer kızları olan bir aile.

Okurken şöyle bir düşünün ve rica etsem hayal etmeye çalışır mısınız?

Anne Emine (28), baba Kazım (32), küçük kardeş Ayşenur (3) ve saçlarının dökülmesine bir türlü anlam veremeyen Ayten (5). Ve bu dünyalar tatlısı aile, kendi imkânları ve de bazı yerlerin küçük büyük yardımları ile ayakta durmaya ve hasta evlatlarını o imkânsızlıkta yaşatmaya çalışıyor.

Aşağıda benim çalışma arkadaşlarımdan, Başar Uçar’ın Küçük Menderes gazetemizdeki (01.04.2019) haberinin can alıcı bölümünü aynen geçiyorum. Sonra devam edeceğim

” UYGUN DONÖR HENÜZ BULUNAMADI “

Ödemiş’in Umurbey Mahallesi’ndeki tek odalı bir evde yaşama tutunma mücadelesi veren Oruç ailesinin lösemi hastası olan kızları 5 yaşındaki Ayten için geçtiğimiz aylarda “Almanya’da uygun olabilecek donör bulundu” haberi sonrası yapılan testlerde sonucu uyum yakalanamadı. Halen uygun donörü bekleyen aile bir yandan maddi problemlerle de savaşıyor. Sürekli maskeyle dolaşması gereken minik Ayten’in kullandığı maskenin tanesinin 40 lira olması ve sosyal güvencenin bu ücreti karşılamaması nedeniyle aile kendi imkânlarıyla maske almaya çalışıyor.”

Sevgili okuyucularım, hangisine yanalım; uygun donör bulunmayışına mı?

Kışın o soğuk günlerinde dışarıda ihtiyaç gidermelerine mi?

Babanın çalıştığı yerde ısmarlanan yemeği gizlice evlatlarına getirmesine mi?

Rahatça uyuyacakları yatakları, odaları olmayışına mı?

Küçük Ayten’ in hijyen içinde bir odaya sahip olması ve hastalanmaması adına kimseyle görüşmemesi gerekirken, kardeşinin gribinden acil hastaneye kaldırılışına mı?

İhtiyacı olan maskeye bile kendilerinin para vererek alma zorunluluğunda olmalarına mı? Bir söyleyin hele, hangi birine yanalım. Zor çok zor.

Bir kuş var avluda kafeste, onun sesi bize neşe veriyor diyor anne, hepsinin birlikte yattıkları tek bir odaları var, duvarları fotoğraflar ve oyuncaklarla dolu, burası çocuğuma hastalığını unuttursun istiyorum diyor. Bir fazladan oda bir de çocuğum ölmesin diye diye yaşları yanaklarına akıyor genç annenin.

Kardeşim dedim, yanındayım desem hissettiğinin zerresi olamam, sana yardımcı olacak aileler bulmaya çalışıyorum desem, söz vermeye korkar, umut vermeye utanırım. Çünkü kadirşinas Türk Halkı evet olanı paylaşmaya, dertlinin dermanı olmaya her daim çalışır da, ah öyle kötü ki bu ailenin de bulunduğu mahalle efradının durumu. O halde bile olanı paylaşmanın derdinde yan ev, karşı ki ev ve bir sonra ki ev.

Sevgili köşe okuyucularım, umuyorum sizi sıkmadım ve bu son cümlelere kadar okuyarak ve biraz da “acaba ben ne yapabilirim” diyerek gelebildiniz. Her şeyi yapabiliriz.

Mesela, birkaç kişi olup onlara sığınabilecekleri bir ev kiralayıp, kirasını ödeyebiliriz. Mesela, yeni evlerinde bizlerin az kullandığı, temiz ve kullanılabilir eşyalardan onlara sıcak bir dünya kurmalarını sağlayabiliriz. Mesela, anne baba adına hesap açtırıp her ay onların maske paralarını ödemelerinde kendilerine yardımcı olabiliriz. Mesela ki bu konu daha kapsamlı, yine donör bulabilmek adına belirli aralıklarla kampanyalar düzenleyebilmek için gereken yetkili mercilere ulaşabiliriz.

Mesela, bunları yaparken de yüreğimizden sevgi dilimizden duaları eksik etmeden, takdiri Allah’a bırakabilecek bir vicdana sahip kalabiliriz.

Bir kişi değil, bir kurum değil ve biliyorum ki Ayten’ de böyle bir hastalıkta tek hasta değil, ancak başlayalım bir yerlerden. Bugün Ayten Oruç için yarın başkaları adına bir olalım. Gözümüzü açalım ve üç günlük dünyada aslında insanlığa yaptıklarımızla anılacağımızı unutmayalım.

İbadetinizin bir yerine ihtiyacı olanları da koruyacağım ve yardımcı olmaya çalışacağım ruhunu da sığdırabilirsek, kimse kendini yalnız hissetmez. Mahallelerin eski kültürlerine dönmeye, birinin duygusuna ortak olmaya ihtiyacımız olan bir zaman da yaşadığımızı ancak bizim de başımıza gelince anlamayalım. Rica ediyorum.

Tanrı, yüreğinin ve beyninin harmanını, aynı duygularla dilinden dökülen insanlarla karşılaştırsın inşallah. Sevgiler

ACİL, BENİ YAŞATIR MISINIZ ?