25 Kasım kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele gününde, ülkenin her yerinde illerde ilçelerde kadınlar insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları için, yaşam haklarının savunmak zorunda kaldıkları için, sokaklara dökülerek yürüyüşler yaparak, erkekler tarafından öldürülmek istemediklerini haykırmak istiyorlar.
Aynı zamanda karar alıcılara erk sahiplerine isyanlarını bildirmek istiyorlar. Çözüm üretilmesini istiyorlar. Tanrının verdiği canı kul tarafından alınması kadar acı bir şey olabilir mi? Yerel platformlarda çözüm üretmek çare olmadı. Çünkü Dünya’da her 36 saatte bir kadın, Türkiye’de 24 saatte bir kadın, öldürülüyor.3 kadından biri eşi, eski eşi, ailesinin erkekleri tarafından öldürülüyor. Bu sorunu ancak ulusal ölçeklere taşıyarak çözüme kavuşturma olanağı vardır.
Tarihsel süreçlere bakarsak eğer ilk kadın: Mitolojilerde Pandora ve Havva öykülerinde bile bütün suçların kaynağı olarak gösterilmesi erkek egemen toplumun kadına bakış açısını ortaya koymaktadır.
Tarihin babası olarak bilinen Herodot: Amazonlar için, antik çağlarda kadın savaşçılar olarak bilinen, kadınlardan kentler kuran, orduları ile savaşan efsanevi bir halktır demiştir.
Hatta Batı Anadolu’da kurulan birçok kent Amazon Kraliçeler tarafından kurulmuştur. Bu kentlerden biri de SMYRNA (İzmir) dir. Strabon Symrna’ın: Symrna isimli Amazon Kraliçesi tarafından kurulduğunu yazmıştır.
Anadolu da kadın sosyal konumu dönemlere göre değişiklik göstermiştir. Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in eşi ticaretle uğraşan bir kadındı. Kadın doğuran üreten, bir varlıktır. Toplumun % 50’si kadındır. 1000 yıllara gelindiğinde sosyal yaşamı evle sınırlandırılmıştır.
Artık 21 Yüzyılda kadın erkek eşit olarak değerlendirilmelidir. Kadın cinayetleri politik hale gelmiştir.
Kadınların Yönettiği şirketler resmi verilere göre daha başarılı ve karlarını yükseltmişlerdir. Dünyada Finlandiya, Norveç, İzlanda, Danimarka, Almanya gibi kadın liderleri olan ülkeler Pandemi sürecini çok daha doğru yönetmişlerdir.
Siyasi temsillerde kadın erkek eşit temsil edilmelidir. Kadınları ilgilendiren yasalar erkekler tarafından çıkarılmakta haklar savunulmamaktadır. Siyasete kadın bakış açısı gelmelidir. Denenmelidir.
2011 yılında İstanbul’da ilk olarak Türkiye’nin imzasını attığı, meclis kararı ile kabul edilen Uluslararası İstanbul Sözleşmesi, bir günde tek kişi erkek imzası ile kaldırılmıştır. Bu sözleşme kadınları aile içi şiddetten çocukları ihmal istismardan işyerlerinde yaşanan mobingten her ortamdaki, her şekilde şiddete maruz olmaktan koruyan bir sözleşmedir. Emniyet güçlerini önlemekle görevli kılmıştır.
Latin Amerika’da Dominik diktatörlüğünde Mirabel kardeşler olarak anılan Üç kız kardeş Clandestine harekatını kurarak diktatöre karşı çıkmışlardır. Hayatları ile ödedikleri bedel ile diktatörlüğün 1 yıl sonra yıkılmasına sebep olmuşlardır. Diktatör Trujillo Molina 2 korkum var biri kilise Diğeri Mirabell Kardeşler demiştir. BM tarafından 1999 yılında 25 Kasım Kadına karşı şiddetle Uluslararası mücadele günü ilan edilmiştir. Mücadele kazandırır.
Kadına karşı şiddet yıllardır durdurulamadığına göre farklı şeyler yapmamız lazım. Eksikler var ki ilerleme göstermiyoruz. Mevcut kanunlarımız tam olarak uygulanmalıdır.
Aile kuracak gençlerin birlikte toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerinden geçirilmesi gerekmektedir. Bu zaman süreçlerinde kadınların eğitilmesi üzerinde duruldu. Erkekler de eğitim süreçleri başlatılmalıdır.
Öğretmenlerimiz bu konuda eğitilmelidir. Milli eğitim müfredatlarından çıkarılan toplumsal cinsiyet eğitimi dersi yeniden konmalıdır.
Öfkeyi önleme ve eğitme konusu önem taşımaktadır. Uzmanlar tarafından bu konu ele alınmalıdır.
Kadına şiddetin resmen tespit edildiği durumlarda erkeğin maaşından kesinti yapılmalıdır.
Kadınlar öldürülmek istemiyor, korkusuz, özgür, mutlu yaşamak, sevgi dilinin kullanılmasını istiyorlar. Şiddetsiz bir Dünya dileklerimizle…
Yorumlar kapalı.