20yaşlarchallenge

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sosyal medyada son birkaç gündür 20yaşlarchallenge diye bir akım başlatıldı.

Akım, herkesin çok hoşuna gitti. Herkes 20’li yaşlarının en güzel, en umut dolu fotoğraflarını paylaştı.

Henüz 20’li yaşlarımda olan ben, şu anda yolun yarısını çoktan geçmiş ama geçmişine sarılmak isteyen binlerce insanı düşündüm o an.

Sordum, “Özledikleri 20’li yaşları mıydı yoksa o yaşların içinde yaşadıkları daha huzurlu, yaşam kalitesi daha yüksek, daha medeni günler miydi?” Çünkü her yeni yıl, bir öncesini daha çok aratıyor gibi geliyor bana.

Geçmişe özlem duymak yerine geleceğe heyecan duymamız gereken bir çağda yaşamamız gerekirken her birimiz, geçmişe ışınlanmak istiyoruz. Bir şeylerin daha az hayal kırıklığı yarattığı bir dünya çünkü orası. Çocukluk, ergenlik ya da gençliğin filizlendiği ilk yaşlar diyelim, orada geleceğe de dünyaya da daha pembe bakmak vardı.

Ben, akıma sosyal medya üzerinden katılmadım ama fotoğraflarıma şöyle bir baktım. 2013, 2015’te de fiziksel olarak çok bir fark yok.

Yaşlanmamışım, filizlendikçe gençleşmemişim de.

20yaşlarchallenge, bence zihnimizi sorgulayan bir akım.

Bana kalırsa büyümek ve yaşlanmak arasında hiçbir ilişki yok.

Üstelik henüz 20’li yaşlarımın en güzel zamanlarını yaşarken yaşadığım akıl yorgunluklarıdır beni üzen. Bana bu akımın hissettirdiği tamamen budur; o günkü düşüncelerimin, enerjimin, üzerimde parlayan renklerin kayboluşudur.

Tamamen siyahlaşmadım ama çok rengi kaybettim 20’li yaşlarımın başında. Her bir sarsıntı bir rengi çalarken içimde sakladığım her bir umut da bambaşka bir renk kattı hayatıma.

Daha yürüyecek çok renk var.

Geçmişe özlem duymadan geleceğe umutla bakacağımız nice günlere.

20yaşlarchallenge