AYRIK OTU

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir zamanlar insanların birçok tanrısı varmış. Ay, güneş, yer, gök, fırtına, dağ, nehir adlarında tanrılar. Ancak mitolojide ve tarih kitaplarında yer almayan bir tanrı daha yaşarmış: Ot Tanrısı! Yeryüzünde yetişen bütün otların yaratıcısı olan bu tanrı günün birinde Ayrık Otundan gelen şikâyet üzerine dünyadaki tüm otları bir araya getirmeye karar vermiş.

Ot Tanrısının nerede yaşadığını merak ettiniz değil mi? Onu da anlatayım. Dünyada çok güzel yerler olduğu hepimizin malumu. Bu kadar güzel yer arasında Ot Tanrısı düşünmüş, taşınmış, sonunda Anadolu’yu seçmiş. Elbette Anadolu’nun güzel bir yer olduğunu bize Evliya Çelebi seyahatnamesinde anlatıyor anlatmasına ama seçtiği yer öyle bir yer olmalıymış ki, tanrılara layık, her çeşit otun barındığı yer olmalıymış. Bu yerin neresi olduğunu hemen duymak istediğinizi biliyorum. Ancak bu köşe televizyon dizisi değil ki, sonucu açıklamadan dakikalarca reklam gösterilsin! (Ayrıca bundan nefret ettiğimi de söylemeliyim.)Söylemeliyim ki, siz değerli okurlarım çok şanslısınız. Çünkü Ot Tanrısı’nın yaşamak için seçtiği yer Küçük Menderes Ovası ve onu koruyup kollayan Dağ Tanrısı (Tmolos) Bozdağlarla ve Aydın Dağlarıymış.

Kutuplardan Ekvator’a, Büyük Sahra Çölünden, Taklamakan Çölüne, Çin yaylalarından Kolorado vadisine, Alaska’dan, Po Ovasından, Nil nehrine, Amazon nehrinden, Himalaya Dağlarına, oradan And Dağlarına, Afrika’nın savanlarına şöyle haritayı göz önüne getirin, dünyanın hemen her yerinden çağrılan otlar seçtikleri temsilcileri güzelim Küçük Menderes Ovası’na göndermişler.

Ot Tanrısı, gelenleri karşılamak üzere Ayrıkotu’yla Sarmaşık’ı görevlendirmiş. Ot temsilcileri Gölcük’ün bereketli topraklarının göle bakan yerlerinde konaklamaları sağlanmış. Şimdi aklınıza gelen şu soruyu yanıtlayalım: Ayrıkotu neden şikâyetçiymiş?

Ayrık Otu dilekçesinde, “Efendim, yüce Tanrım, yarattığınız onca otlar, Ebegümeci, Sarmaşık, Isırgan, Tere, Maydanoz, Kenker ve daha nicesi insanlar tarafından el üstünde tutuluyor. Kimisi benim gibi olmadık yerlerde, dikenlerin içinde yetişse de insanoğlu onları alıp kendilerine şifalı besin kabul ediyorlar. Bu otları dağdan taştan toplayan insanlar bu işten para kazanıp, evlerine ekmek, aş götürüyorlar. Oysa ben, o saydığım pekçok ottan daha dirençli, toprağı sıkıca saran, dağılıp gitmesini önleyen bir otum. Neden insanoğlu beni gördüğü yerde sanki ona düşmanmışım gibi davranıyor? Eline geçirdiği aletlerle köklerime inip beni neden yok etmeye çalışıyor? Diğer otlara gözleri gibi bakıp, korudukları halde neden beni anlamak istemiyorlar?”

Ot Tanrı, Ayrık Otunun bu sorularına makul, mantıklı cevap vermeden önce bir toplantı düzenleyerek, ayrıkotunun yaşadığı sorunun benzeri başka sorunların olup olmadığını öğrenmek istedi. Gelecek ot temsilcilerinden yaşadıkları bölgelerdeki duruma ilişkin rapor hazırlamalarını istedi.

Toplantı yeri, Bozdağların en güzel yeri Gölcük olarak seçilmişti. Toplantı Ot Tanrı’nın hoş geldin konuşmasıyla açıldı. Ardından söz alan ot temsilcileri yaşadıkları topraklarla ilgili bilgi verdiler. En son söz Ayrık Otuna verildi.

Ayrık Otu sözlerine bu toplantıyı düzenleyen Ot Tanrısına teşekkür ederek başladı. Ardından, “Ben burada büyük bir haksızlığın giderilmesi için bizleri yaratan tanrımıza seslenmek istiyorum. Neden yarattığı siz otlar saygı görüyor da ben hor görülüyorum? Bunun nedenlerini öğrenmek istiyorum. Neden bu eşitsizlik, yoksa yüce Tanrımız otlar arasındaki bu eşitsizlikten hoşnut oldukları için mi beni böyle yarattı? Bu eşitsizliğin giderilmesini, ben de toprağına inançla sarılan bir ot olarak saygı görmek istiyorum. Ben, ne Maydanoz, ne Tere Otu gibi ehlileştirilmiş, ne onlar gibi insanoğlunun bakımına muhtaç biriyim. Ben, her ortamda yaşamayı bilen, sadece çiy damlalarıyla yaşamayı bilen biriyim. Toprağın derinliklerinde yaşayan sayısız canlıya açtığım galerilerde yaşamlarına katkı veriyor, böylece toprağın zenginleşmesine destek veriyorum. Benim kadar dirençli bir başka ot arkadaşım varsa ona da saygı gösteririm. Haksızlığımın bu toplantıda siz ot temsilcilerinin desteğiyle giderilmesini talep ediyorum.” diyerek kürsüden indi.

Ayrık Otunun bu cesur sözleri büyük alkış topladı, Gölcük semalarından da işitildi. Ot Tanrısı, son sözü alıp, Ayrık Otuna yüzünü dönerek; “Evet, Ayrık Otunun, bu isyan gibi algılanabilecek sözlerini anlayışla karşılamakla birlikte, şunu açıkça belirtmeliyim ki, konuyu danıştığım diğer tanrılar da, yönettikleri varlıklar arasında eşit olmasının eşyanın tabiatına aykırı olduğunu söylediler. Sevilen, beğenilen, hatta nadir bulunan otlar olduğu kadar Ayrık Otu gibi horlanan otlar da olacak ki, karşılaştırma yapılabilsin, iyiyle kötü, yararlıyla yararsız ayırt edilebilsin. Tanrınız olarak görevim bu. Bunun dışında bir şey yapamam. Ancak yine de bu konuyu Tanrılar Konseyine sunacağım. Alınan karara uygun davranacağıma söz veriyorum.” diyerek, dünya otlarından yapılmış büyük çelengin omuzlarına konmasına izin verdi.

Sizi bilmem ya, ben Ayrık Otunu severim ve Ayrık Otu gibi yaşamayı sevenleri de.

AYRIK OTU