Azalış

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hain saldırılar sonunda gencecik canlarımız, Türk askerinin yaşam hakkını kaybetmesi, düştüğü yerleri ateş gibi yakıp kavururken okyanus ötesinden ve diğer emperyalist ülke yönetimlerinden üzüntüyle karşılamaktan öteye gidilmiyor…

Üstelik muhtemelen yurtdışı örgütlerce kışkırtılan saldırılarda gene Türk insanları kullanılıyor. Aslında yıllardan beri önce kişisel yozlaşma ortamları yaratılmış, ardından da gölgesi kendinden büyük görünen yetersiz kişileri kritik karar noktalarına getirmişlerdi. Sonra toplumsal yozlaşmaya yol açan anlayışlara destek, toplumu bilinçlendirme amacındaki aydınlarımız katledilmişti. Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi daha birçok aydın, ulusal bilgi değerleriyle toplumu aydınlatma çalışmalarından dolayı, bedenleri katledilmişti.

Ya fikirleri…

Fikirler, düşünceler, idealler yok edebilirler mi?

Şimdi de; sözüm ona emperyalizme karşı açılan savaş adına, yıllardır binlerce masum Türk insanının yaşam hakkı elinden alınıyor. İnsanımızın acısından, gözyaşlarından zehir zıkkım, ekmek yapılıyor…

Oysa unutulmaması gereken evrensel bir gerçek var: Terör, acı yüzünü az gelişmiş toplumlarda gösterirken sırtını dayadığı en büyük güç; o toplumun evrensel ve kendi ulusal değerlerinden yoksun bıralıkması. Okyanus ötesindeki vahşi kapitalizmin, emperyalizmin ektiği rüzgarın kasırgaya dönüşen hasadı, ülkemiz ve değerlerine yüklendiriliyor.

Paranın, din-iman, insan-düzen tanımadığı vahşi yayılma sürecinde ulusalcılığın tüm kolu kanadı kırılarak, yozlaştırma, sindirme ve asimilasyon politikaları, gerek işgallerle, gerekse terörle yol alıyor. Ne Amerika’da ikiz kulelere yapılan saldırı, ne Amerika’nın Afganistan ve Irak işgali, ne Suriye’de özgürlük savaşları, ne sözde Arap baharı, ne dünyanın ve ülkemizin dötbir yanındaki patlamalar, ne DEAŞ saldırıları ne de PKK’nın hain saldırıları, anlam olarak birbirinden farklı şeyler ifade etmiyor. Hepsi aynı tohumun mahsulleri.

Bu tohumlar, ancak ulusal değerlerini kaybetmiş, yozlaşmış, sindirilmiş ve siyasi erk için ayrıştırılmış toplumlarda çimlenebiliyor. Gaflet ve delalet içinde olanlar, yapay krizlerin içinde ulusun tüm özgürlük, bağımsızlık kanallarını tıkarken, aslında 23 uygarlığın geçtiği Anadolu kültüründe koskoca ulusun geleceği ile birlikte kendi sonlarını da zemin yaratmış oluyorlar…

Ve özünde, tüm bu olumsuzlukların, yabancı tohumların panzehiri; bilim ve kültür ışığındaki ulusal değerlerdir…

Aynen tarımda kullanılan yabancı ot ilaçları gibi…

İlginç bir ayrıntı, tarımdaki bir kıyaslama, bir formül ile yaşananlar arasında şaşırtıcı benzerliği ortaya koyuyor:

Bölgelerin tarımdaki gelişmişliği, doğru ve sürdürülebilir kullanılan yabancı ot ilacı (herbisit) miktarı ile belirlenir. Kültür bitkilerinin üretimini, gelişimini, verimini olumsuz etkileyen yabancı tohumları, yok etmek için kullanılan herbisit miktarı yıllar içinde artıyorsa tarım gelişiyor, azalıyorsa geriliyor demektir…

Bu basit mantıkla, ülkemizin ulusal değerlerini, yansımasını ve toplumsal gelişime etkisini, varın siz oranlayın…

Azalış

Azalış

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hain saldırılar sonunda gencecik canlarımız, Türk askerinin yaşam hakkını kaybetmesi, düştüğü yerleri ateş gibi yakıp kavururken okyanus ötesinden ve diğer emperyalist ülke yönetimlerinden üzüntüyle karşılamaktan öteye gidilmiyor…

Üstelik muhtemelen yurtdışı örgütlerce kışkırtılan saldırılarda gene Türk insanları kullanılıyor. Aslında yıllardan beri önce kişisel yozlaşma ortamları yaratılmış, ardından da gölgesi kendinden büyük görünen yetersiz kişileri kritik karar noktalarına getirmişlerdi. Sonra toplumsal yozlaşmaya yol açan anlayışlara destek, toplumu bilinçlendirme amacındaki aydınlarımız katledilmişti. Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi daha birçok aydın, ulusal bilgi değerleriyle toplumu aydınlatma çalışmalarından dolayı, bedenleri katledilmişti.

Ya fikirleri…

Fikirler, düşünceler, idealler yok edebilirler mi?

Şimdi de; sözüm ona emperyalizme karşı açılan savaş adına, yıllardır binlerce masum Türk insanının yaşam hakkı elinden alınıyor. İnsanımızın acısından, gözyaşlarından zehir zıkkım, ekmek yapılıyor…

Oysa unutulmaması gereken evrensel bir gerçek var: Terör, acı yüzünü az gelişmiş toplumlarda gösterirken sırtını dayadığı en büyük güç; o toplumun evrensel ve kendi ulusal değerlerinden yoksun bıralıkması. Okyanus ötesindeki vahşi kapitalizmin, emperyalizmin ektiği rüzgarın kasırgaya dönüşen hasadı, ülkemiz ve değerlerine yüklendiriliyor.

Paranın, din-iman, insan-düzen tanımadığı vahşi yayılma sürecinde ulusalcılığın tüm kolu kanadı kırılarak, yozlaştırma, sindirme ve asimilasyon politikaları, gerek işgallerle, gerekse terörle yol alıyor. Ne Amerika’da ikiz kulelere yapılan saldırı, ne Amerika’nın Afganistan ve Irak işgali, ne Suriye’de özgürlük savaşları, ne sözde Arap baharı, ne dünyanın ve ülkemizin dötbir yanındaki patlamalar, ne DEAŞ saldırıları ne de PKK’nın hain saldırıları, anlam olarak birbirinden farklı şeyler ifade etmiyor. Hepsi aynı tohumun mahsulleri.

Bu tohumlar, ancak ulusal değerlerini kaybetmiş, yozlaşmış, sindirilmiş ve siyasi erk için ayrıştırılmış toplumlarda çimlenebiliyor. Gaflet ve delalet içinde olanlar, yapay krizlerin içinde ulusun tüm özgürlük, bağımsızlık kanallarını tıkarken, aslında 23 uygarlığın geçtiği Anadolu kültüründe koskoca ulusun geleceği ile birlikte kendi sonlarını da zemin yaratmış oluyorlar…

Ve özünde, tüm bu olumsuzlukların, yabancı tohumların panzehiri; bilim ve kültür ışığındaki ulusal değerlerdir…

Aynen tarımda kullanılan yabancı ot ilaçları gibi…

İlginç bir ayrıntı, tarımdaki bir kıyaslama, bir formül ile yaşananlar arasında şaşırtıcı benzerliği ortaya koyuyor:

Bölgelerin tarımdaki gelişmişliği, doğru ve sürdürülebilir kullanılan yabancı ot ilacı (herbisit) miktarı ile belirlenir. Kültür bitkilerinin üretimini, gelişimini, verimini olumsuz etkileyen yabancı tohumları, yok etmek için kullanılan herbisit miktarı yıllar içinde artıyorsa tarım gelişiyor, azalıyorsa geriliyor demektir…

Bu basit mantıkla, ülkemizin ulusal değerlerini, yansımasını ve toplumsal gelişime etkisini, varın siz oranlayın…

Azalış