Taştan duvar

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

kuşlar göçtü gitti

ümidi bitti mevsimin

yitti tüm yaşananlar

gülüşler bitti

soğuk bir yel yaladı zamanı

ölümün rengi bitti

ayrılıklar sırladı dimağları

sustu kalem

kalemin rengi gitti…

Nafile dövüyor duvarları yağmur. Yeşermek niyetinde olmayınca gönüller. Çiçeğe durur mu yeşillenmeden duygular? Katılaşmışsa kalp, bir defa kırmak zor o taş gibi kalıbı. Yok etmek zor o tortuyu. Özelde yaşanmışlıklar, genele yansıtılmış ve benimsenmişse oluşan yargıyı yok etmek de zordur artık.

Erkenden ölmüş duyguların yeniden yeşermesi ne mümkün. Erken yaşanan acılar buz kestirir de insanın içini, feryatlar yükselir de yürekten sağır kulaklara çarpıp geri döner ya, işte odur kalıp üstüne kalıp oluşturan.

“İtirazım var hayat sana” der mi, diyebilir mi insan böyle bir durumda, dese ne değişir bilemiyorum… Yüreğin ince sızısı, gözün ince sızıntısına sebep olsa da yürek gittikçe sırlanır. Paydos dese de bir gün gözler yaşlara; yürekte oluşturduğu izler, aşınmışlıkları tamir etmek güçtür artık. “İnadına yaşamalıyım hayatı” diyecek güce kaçımız cesaret eder ki?

“İnsan bin kapılı bir saraya benzermiş, bin kapıdan birisi açık olurmuş”. En son kapıda kapattırılmışsa mümkün değil ulaşmak ve içeri girebilmek. İncinmişlik kapısıdır belki de o. Onu açmaya da bir ömür yetmez herhalde.

İnsan neyi çok yapar ve yaşarsa sonunda o olurmuş ya, taşlana taşlana sonunda taştan bir duvar örer ve taştan bir duvara döner geçmişle gelecek arasında örülen…

soğuk esiyorsa rüzgar

kamçılıyorsa zamanı

dön güvenli iklimine

zorlama çıkmaz yolları…

Taştan duvar