Sorular ve görüş

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bu haftaki yazımda, ulusal bir tarım dergisinde yayımlanan, “Havza bazında destek modeli”nin başladığı ilk aylardaki öngörülerim ve bugün geldiğimiz noktayı göreceksiniz…

Üretimi çok fazla yapılan ve hatta artık o bölgeyle özdeşlemiş bazı ürünler, destek kapsamında yer almıyor. Ödemiş’te patates, Manisa’da üzüm bunun en bariz örnekleri. Bunlara benzer farklı örnekler de verebilir misiniz?

GTHB, desteklenecek ürünleri ve havzaları, bir milyardan fazla verinin bir arada değerlendirerek kararların verildiğini üzerini çizip Anadolu gibi insanlığın ve tarımın var olduğu, dünyanın en özel mikroklimaları barındıran yüzlerce ovanın 941 havza özeline indirgenip 19 toplam ürüne mahkum edilmesi, projenin en zayıf ayağı… Tarımsal ağırlıklı havzalarda 3-6 ürün desteği çok yetersiz.

Ödemiş özelinde patatesin yanında desteklenmesi gereken diğer önemli ürün incir, hatta kestane. İnsan beslenmesinin stratejik ürünü olduğu evrensel bilim değerlerince ortaya konulmuşken Türkiye’de yılda iki ürün patatesin rantabl üretildiği tek yer Ödemiş’te patatesin desteklenmemesinin bilimsel açıklaması olamaz. Dünya kuru incir üretimini %20’sini karşılayan Ödemiş inciri için de benzer durum söz konusu…

Havza bazlı destek modelinin üretimi ve ürün desenini nasıl değiştireceğini öngörüyorsunuz?

Kısa vadede bir değişim olmayacaktır ama umarım bu gerçeği GTHB bürokratları ve danışmanları da öngörüyordur. Zira tarımın içinde uzun yıllardır olan ve hala tarımsal üretim yapabilme direncini gösterenler iyi bilirler ki; yasal ve yönetsel değişimler, uygulamaları ve sürdürülebilirliği, bilimsel derinlikten, iyi mühendislik etüt ve fizibilitelerinden ve uzun soluklu projelerden gelmez. Dolayısıyla uygulamaların sonuçlarının hemen gelmediği gibi, “Kervan yolda düzülür” mantığından değişimlere hatta başkalaşımlara da uğrayacağını öngörürler. Siyasal, politik, kapital, bazen de çok uluslu firmaların pazar dayatmalarıyla, çok iyi niyetli başlayan projelerin köklü değişimleri yaşanagelmiştir.

Havza bazlı destek modeline göre destek alamayacak bu üreticiler, üretimlerine devam edebilecekler mi? Üreticilerin o ürünlere yönelik yatırımları (traktör, hasat makineleri, pazarlama kanalları vb.) bundan nasıl etkilenecek?

Aslında sadece Ödemiş’te değil, ülkenin dört bir tarafındaki patates üreticileri desteksiz üretim yapmada, aşılandılar!!! Bazen aç, susuz da kalıyorlar ama bir şekilde, haraç mezat patates üretmekten geri kalmıyorlar. Ama her geçen gün azalıyor, başka tarım ürünlerine veya tarım sektörü dışına kayıyorlar. Özellikle gizli işsizliği içinde eriten küçük ve orta ölçekli tarımsal aile işletmeleri yok oluyor. Beraberinde üretim deseni zenginliği, pazara arz fiyat ve ürün çeşitliği, tarımsal direnç ve tarımın sürdürülebilirliği tehlikeli yola giriyor.

Patates ve şeker pancarının tamamen destek dışına bırakılması, bu ürünlerin üreticileri ve ülke üretiminde ne gibi etkilere yol açacak?

Patates ve şeker pancarı gibi endüstri bitkilerin desteğinin olmaması, öncelikle aile işletmelerini ve küçük-orta tarımsal işletmeleri vuruyor. Üstelik bunu daha önce yaşayan AB ülkeleri ve ABD, küçük işletmelerin oyun dışı kalmasıyla endüstriyel tarımın dayatmaları, tarımsal ürün ve fiyat çeşitliliği, gıda güvenliği ve sürdürülebilir tarım ile ilgili ciddi sorunlar yaşıyor ve eskiye dönemiyorlar. Ülkemizde, büyük tarım işletmelerinin endüstriyel üretimleri üzerinden direnç oluşturup 2012 darbesinden sonra küçük üreticinin oyunda olmadığı 2014-2015 yıllarında patates market fiyatlarının spekülatif olarak üretim maliyetinin on katı, 5 TL’ye çıkardığını unutmamalıyız. Özellikle bu iki stratejik ürünün kendi üretim kültürü, iklim, toprak isteklerini karşılayan havzalarda desteklenmesi demek, bu özel mikroklimadaki toprakların el değiştirmesi, köyden kente göç gibi sosyal dalgalanmalara da yol açacaktır. Örneğin Ödemiş’te büyükbaş hayvancılığa, süt ve et üretime kayma oldu, geçmiş yıllarda tarımın küçülmesi, desteklerinin azalmasıyla. Yılda üç ürünün yetiştirilip yüksek katma değerin yaratılabileceği Küçük Menderes toprakları, doğal seleksiyonla kaynak israfına yani ağırlıklı olarak yem bitkilerine yöneldi.

Bölgede yetiştirilmeyen ürünlere verilen destekler (Denizli-Çal’da yetişmemesine rağmen zeytine destek verilmesi gibi) bölgelerin ürün deseninde değişikliğe neden olur mu? Sizce üreticiler desteklenen ürüne yönelir mi?

Kanımca bu belirsizlik ortamında bir tarımsal üretimin rantabl olabilmesi için o ürünün üretim maliyetinin ne kadarına destek verildiği önemli. Patates sertifikalı tohum desteği 80 TL/da en yüksek gibi görünüyor ama üretim maliyenin sadece %5’ini karşılıyor. Bu rakam, üreticileri teşvik etmiyor ki Türkiye’de %20 sertifikalı patates tohumu kullanılıyor. Ya da 5 TL/da fark ödemesi ile buğday, tiritikale, arpa üretimi artırmıyor. Ama Küçük Menderes Havzası’nda 50-150 TL/da yem bitkileri desteği verildiğinde saksılara kadar ekim yapılır.

Sizin havza bazlı destek modelindeki eksik noktalara dair çözüm önerileriniz nelerdir?

Şüphesiz kadim Anadolu topraklarının üretim planlamasına ihtiyaç var. Ancak bu “Türkiye Milli Tarım Destekleme Modeli” adı altında, milli tarımın başkenti Ödemiş olarak gösterilip Ödemiş’te açıklandığı ile kalmamalı. İçinin dolu olması zamanın ve zeminin gerekliliği ile değil, daha geniş ölçekli, birçok meslek disiplinini (sosyoloji, ekoloji gibi) içine alan, bilimsel tabanlı, tasarım süreci uzun ve sürdürülebilir olmalıdır. 2009 yılında TÜBİTAK araştırmasının genişletilmişi olarak kalmaması gerekli. Havzaların ekolojik ve tarım kültürü avantajları gözetilerek ürün sayıları artırılmalı, destekleri ise üretim maliyetinin %10’u altında kalmamalı. Dolayısıyla tarımsal destekler, cari GSYİH’in yasal olan %1’in altında olmamalı…

Uzun vadede Köy Enstitüleri’nin genel mantığında üretim modelleri yaratabilmenin yolları aranmalıdır. O yüzden ziraat fakülteleri, öncelikle tarımcı aile çocuklarına özendirici, burs, ziraat lisesi gibi ön eğitimlerle desteklenmeli. Ulusal tarımın alt yapısını, evrensel mühendislik değerleriyle donanmış ziraat mühendisleri oluşturmalı…

Tarım dinamiklerimizi ulusal tarım potansiyelimizden yaratamadığımız, ulusal kaynaklarımızdan temel oluşturamadığımız ölçüde çok uluslu sermayenin emperyalist, kapitalist vahşi dişlilerinde ezilişine üzülürüz. Minimum üç çocukla başlayan genç ama üretemeyen, gıda güvenliği ve tarımsal üretimini dış alımlara bağlayan, üretimsiz bir ulus oluruz…

Sorular ve görüş