Kahve

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hani derler ya “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var” diye. Oğlumuza bir kız beğendiğimizde hemen haber yollarız “Bir acı kahvenizi içmeye geleceğiz” diye. Kız istenip verildiğinde hemen kahveler yapılır, gelen misafirlere ikram edilir. Tarlada, bahçede, tezgahın başında, atölyede yorulduğumuzda hemen mahallemizdeki kahvehanede toplanır, arkadaşlarımızla kahvemizi yudumlar, o günkü yorgunluğumuzu atarız vücudumuzdan.

 

Hayatımızda bu kadar önem arz eden kahveyi araştırayım istedim. Kahve; kökboyasıgiller familyasının coffea cinsinde yer alan bir ağaç ve bu ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilen tozun su ya da süt ile karıştırılması ile yapılan içecektir. Kahve bitkisinin kökenlerinin Etiyopya’ya dayandığı, içecek olarak kullanılmasının ise ilk kez Güney Arabistan’da gerçekleştirildiği düşünülmektedir. 17. yüzyılda Venedikli tüccarlar yoluyla Avrupa’ya taşınmış kahve, kısa zamanda kıtaya yayılmıştır. Amerika, Asya ve Afrika kıtasının ardından Avrupa’da kullanılması sonucunda dünyanın çeşitli yerlerinde kahve plantasyonları kurulmuş ve kahve, dünyada geniş çaplı tüketilen bir içecek halini almıştır. Kahvenin günümüzde Brezilya, Vietnam ve Kolombiya başta olmak üzere tropikal iklimi ve yükseltili bölgelerde ağırlıklı olarak tarım yapılmaktadır.

 

Kahve, bir içecek olarak toz haline getirilmiş kahve tanelerinin demlenmesi ile oluşturulur ancak filtreleme, öğütme boyutu, demleme süresi, su sıcaklığı ve miktarı gibi değişik faktörler, farklı içeceklere yol açabilir. Günümüzde bir çeşit filtrelenmiş kahve olan espresso ve türevleri başta olmak üzere dünyada pek çok kahve çeşidi tüketilmektedir.

 

Osmanlı’ya kahve, Kanuni Sultan Süleyman döneminde gelmiştir. Yemen Valisi Özdemir Paşa, çok sevdiği kahveyi İstanbul’a getirmiştir. Kahve, kısa zamanda itibarlı bir içecek olarak saray mutfağında yerini aldı ve büyük ilgi gördü. Saray görevlilerinin arasına kahvecibaşı adında bir de rütbe eklendi. Padişahın da aralarında olduğu devlet büyüklerinin kahvesini pişirmekte ile görevli olan kahvecibaşı, sır tutmasını bilenler arasından seçilirdi. Osmanlı tarihinde kahvecibaşılıktan sadrazamlığa yükselenlere bile rastlandı.

 

Saraydan konaklara ve ardından evlere giren kahve, İstanbul halkının kısa sürede tutkunu olduğu bir lezzet haline geldi. Satın alınan çiğ kahve çekirdekleri, tavalarda kavrulup dibeklerde dövüldükten sonra cezvelerde pişirilirdi. 1544 yılında İstanbul-Tahtakale’de iki Suriyeli Arap, ilk kahvehaneyi açmışlardır. O zamanlar kahvenin faydalı olup olmadığı tartışma konusudur. Kendisinden önceki şeyhülislamların aksine Bostanzade Mehmet Efendi, kahvenin haram olmadığı ve hatta faydalı olduğuna dair fetva vermiştir.

 

Kahve, içerdiği kafein maddesinin uyarıcının etkisi yüzünden dikkat arttırıcı özelliğe sahiptir. Ağrı kesici olarak etkisi, %40 artırmaktadır. Dostlarımızla bir araya geldiğimizde içelim kırk yıl hatırı olan bir fincan kahveyi. Kalın sağlıcakla…

Kahve