İşte korktuğumuz gerçekler… Tedbirlerimizi almazsak devam eder mi?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Aylardan Temmuz. Mevsim normallerine göre yaz aylarının en sıcak ve en kurak olması gereken günlerinden birindeyiz. Ancak yağışlı ve mevsim normallerinin altındaki sıcaklıklarla yaşadığımız bir Temmuz günü oldu. Özellikle bunu en çok hisseden İstanbul ve çevresiydi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı, “18 Temmuz sabahı saat 12.00’ye dek metrekare başına 91 kilogram yağış düştüğünü açıkladı. Bu yağış değerinin son 106 yılın en yüksek 3. yaz yağış değeri olduğunu ve söz konusu bu yağışın çok sık rastlanan bir yağış biçimi olmadığına dikkat çekti. Bunu bütün yazılı ve görsel basın hem yazıyor hem de söylüyor. Bugün yaşanan yağış ve getirdiği olumsuzluklar çok sıcak gelişme olarak yer alıyor. Verilen bilgilere göre İstanbul’da en fazla yağış, metrekareye 118 kilogramla Silivri’nin Çanta bölgesinde kaydedilmiş.

Hatırlayacaksınız daha önceki yazılarımda da sizinle paylaşmıştım. Küresel ısınma ve beraberinde getirmiş olduğu küresel iklim değişikliği. İşte bugün yaşadıklarımız, bu gerçeği bize bir kez daha hatırlattı.

Küresel ısınma ve küresel ısınmanın beraberinde getirmiş olduğu küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkileri; sadece ülkemizde değil, tüm dünyada yaşanmaktadır. “Küresel ısınma” denince bütün dünyada sıcaklığın sistematik bir şekilde artması ve bu yolla bir iklim değişikliği meydana gelmesidir. Kısaca küresel ısınma, atmosferde ve okyanuslarda meydana gelen ısı artışı ve bunun yol açtığı iklim değişikliklerinin tümüdür.

Bazı olaylar birbiriyle ilişkilidir ve birbirini tetikler. Sıcaklığın artması; buharlaşmayı arttırır, yağışlar ve hava hareketleri değişir. Küresel ısınma, insanların çeşitli aktiviteleri sonucunda meydana gelen ve sera gazları olarak nitelenen bazı gazların atmosferde artması sonucunda yeryüzüne yakın atmosfer tabakaları ile yeryüzü sıcaklığının yapay olarak yükselmesidir. Küresel iklim değişimi ise küresel ısınmaya bağlı olarak diğer iklim öğelerinin de (yağış, nem, hava hareketleri, kuraklık vb.) değişmesi olayıdır.

Hızla artan nüfus, kontrolsüz sanayileşme, sağlıksız kentleşme, ulaşımda yaşanan yoğunluğun artması, fosil yakıt kullanımının giderek artması, deterjanlar vb. kimyasal maddelerin giderek çevreyi kirletmesi, bilinçsiz tarım faaliyetleri, ormanların hızla yok edilmesi iklim değişikliğine neden olan en önemli sebeplerdir demiştim daha önceki yazılarımda.

Küresel ısınma; kutuplardaki buzulların erimesine, iklimin ve mevsim şartlarının değişmesine, okyanusların ısınmasına, deniz seviyesinin yükselmesine, orman yangınlarının artmasına, göllerin küçülmesine, ırmakların kurumasına, sıcaklıkların artmasına, ilkbaharın erken gelmesine, bitkilerin erken çiçek açmasına, erozyona, ormanların kurumasına yol açıyor.

Orman yangınlarının artması demişken değinmeden geçemeyeceğim. Temmuz ayının başında İzmir’in Menderes ilçesinde bir yangın çıktı. 800 hektarlık alan belki de fazlası kül oldu. Yangın devam ederken dağ yolu güvenlik açısından jandarma tarafından trafiğe kapatıldı. Söndürme ve soğutma çalışmalarının bitmesiyle yol tekrar trafiğe açıldı. Ve ben o yoldan geçtiğimde inanın şu an yazarken de aynı hissiyattayım. Nasıl üzüldüğümü anlatamam. Simsiyah, mangalda kullanılan odun kömürüne dönüşmüş, çubuk gibi kalan, yanmış ağaç iskeletleri olarak adlandıracağım kalıntılar vardı. Aslında o yol her yaz kullandığımız o bölgeye geldiğimizde de araç klimalarının kapatıldığı, pencerelerin sonuna kadar açılıp o çam kokusunun ciğerlerimizin her noktasına işlediği, mis kokulu Özdere yoluydu. Şimdi ise tarif edemeyeceğim duygularla neredeyse gözlerimi kapatıp geçmek istediğim yer oldu. O güzel ormanın görüntüsü ve kokusu hatırlamak istediğimiz şekliyle hafızalarda kaldı. Ama gerçek değişmedi. Yılların yetiştirdiği bu orman bir daha ne zaman eski haline kavuşabilir? Ben belki göremem ama inşallah bizden sonraki nesil tekrar bu yeşil doğayı görme şansına sahip olur.

İklim değişikliğini durduramazsak neler olabileceğini paylaşmaya çalıştım sizlerle. O nedenle, iklim değişikliğine yol açan kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtları kullanmaktan vazgeçmeye çalışalım alternatif kaynaklar kullanalım, onların yerine kullanabileceğimiz, güneş, rüzgâr ve biyogaz gibi kaynakları değerlendirelim.

İşte korktuğumuz gerçekler… Tedbirlerimizi almazsak devam eder mi?