TBMM’nin açılışının 100. yıl dönümünü yaşıyoruz. Bugün, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız. Sevgili okuyucularımın ve Türk milletinin bayramını içten duygularımla kutluyorum. Dilerim milletimiz var oldukça bu bayramı kutlarız.
Koronavirüs nedeniyle biz 65 yaş ve üstü yaşlılar (gençler), 33 gündür ev hapsindeyiz. Sokağa çıkma yasağı ilk uygulanmaya başladığında 1-2 hafta sonra her şey normale döner hayali içindeydik. Ne kadar safça hayalimiz varmış meğer. Öyle görülüyor ki bu durum, daha aylarca sürecek. Evde oturmaktan bunaldık. Koronavirüsten saklanırken hareketsizlikten dolayı başka hastalıklar kapımıza dayandı. Hem nedir bu bize uygulanan ayrımcılık ve psikolojik baskı? Bizden başkasına bulaşmıyor mu bu meret? Tamam, bizim içerde kalmamızla bu meretten kurtulacaksak kalalım, olmuyor ki. Bu nedenle yeni ve sürdürülebilir uygulamalar başlatılmalıdır.
İnsanlar yaşlandıkça az uyur, erken uyanır. Normal zamanlarda bile sabah saatlerinde parklar ve sahil yolları boş olur. Yaşlı insanlar erken saatlerde dışarı çıkıp biraz temiz hava alabilmeli, hareket edebilmeli. 65 yaş ve üstü insanlara sabah saat 10.00’a kadar bu boş alanlarda maskeli olarak dolaşmasına izin verilemez mi? Yetkililerimizi bu konu üzerinde düşünmeye davet ediyorum.
Siz her ne kadar yaşlıların sağlığını düşündüğünüzü söyleseniz de yaşlılar kendi sağlıklarını sizden daha iyi düşünür. Yaşlıların canı kıymetli olur. Hiçbir yaşlı, bile bile kendi sağlığını tehlikeye atmaz. Bu konuda rahat olun, yaşlılara güvenin.
Her yıl meydanlarda, sokaklarda kutladığımız Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı balkonlarda kutluyoruz. Koşullar ne olursa olsun bu bayramımızı içeride, dışarıda, meydanlarda kutlamayı sürdüreceğiz. Bu bayramı bize, Türk çocuklarına armağan eden tek önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü unutmayacağız ve unutturmayacağız. Onun gösterdiği yolda durmadan, yorulmadan yürümeye devam edeceğiz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Ben bu yazıyı yazarken bir grup polis arabasıyla siren çalıp caddeleri dolaşarak Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutluyorlardı. Bizim sokağın önünden geçerken balkona çıktım, onları alkışladım. Benim gibi balkonlarından alkışlayan komşularım da vardı. Tüylerim diken diken oldu, heyecanlandım. İyi ki varsınız Atatürk’ün yolunda ilerleyen güvenlik güçlerimiz. Bize bayram sevinci yaşattınız, mutlu ettiniz.
“Hayatta en hakiki yol gösterici ilimdir” dedi Atatürk. Bunun ne kadar doğru olduğunu bu koronavirüslü günlerde daha iyi anlıyoruz. Ne kadar yoz, yobaz, ilimi reddeden, kendini her şeyi bilen sanıp kasıntısından yanına varılamayan insan müsveddeleri bile ilimden, bilimden, bilim insanlarından medet ummaktadırlar. Azrail’i tokatladığını söyleyen, depremi durdurduğunu iddia eden kerameti kendinden menkul ne idüğü belirsiz bir yığın insan takımı koronavirüs karşısında suspus olmuşlar, hangi kovukta saklandıkları belli değil, bilim insanlarından medet bekler durumdadır.
“Bir musibet, bin nasihatten iyidir” demiş atalarımız. İşte bu musibet koronavirüs de bir kez daha Atamızın sözünü doğrulatmış, hayatta en iyi yol göstericinin bilim olduğunu bize göstermiştir.Bize düşen; bilim dışı ne kadar uyduruk bilgiler, hurafeler varsa onları bir kenara bırakıp yönümüzü bilime döndürmek olmalıdır.
Yolumuzu bilim aydınlatsın.
Sevgi, saygı ve mutluluklar.
