Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidar partilerinin sözcüleri; ülkemizin ve vatandaşlarımızın ekonomik durumlarının gayet iyi olduğunu, ülkemizin her alanda çok ileri gittiğini hatta uçtuğunu, herhangi bir sıkıntısının olmadığını, her alanda lider ülke olduğunu söylüyorlar. Bu görüşlerini kendilerine bağımlı televizyonlar aracılığı ile de sürekli tekrarlıyorlar. Aksine yayın yapan birkaç muhalif basın ve yayın organını da yalan haber yapmakla suçlayıp her türlü baskıyı uyguluyorlar. Aynı şekilde muhalefet partilerinin sözcülerini de haksız eleştiriler yapmakla, yalancılıkla suçluyorlar.
Ama gerçeklerin bir gün ortaya çıkma gibi bir özelliği var. Güneş balçıkla sıvanmıyor. Son yıllarda başta çiftçilerimiz olmak üzere emekliler, memurlar, esnafımız büyük sıkıntılar yaşıyor. Sayıları on milyonu bulan işsizlerimizi saymıyorum. Özellikle bir yıldan beri devam eden Covid-19 önlemleri nedeniyle sıkıntılar katlanarak artmış durumda.
Vatandaşlarımız, bu sıkıntılarını fırsat buldukça karşılaştıkları yetkililere de anlatmaya çalışıyorlar. Geçtiğimiz günlerde AKP Genel Başkan Yardımcısı Sn. Mahir Ünal’a bir çiftçimiz, “Bizi bitirdiniz, geçinemiyoruz sayın vekilim” demiş. Mahir Bey, çiftçinin cep telefonunu istemiş. Telefonun akıllı telefon olduğunu görünce, “Hem akıllı telefon kullanıyorsun hem halinden şikayet ediyorsun” diye çiftçiye çıkışmıştır. Genel başkan yardımcısının bu tavrı, sosyal medyada büyük eleştiri aldı. Mahir Bey’e göre akıllı telefon kullanmak sadece vekillerin ve zenginlerin hakkı, çiftçinin akıllı telefon kullanma hakkı yok anlaşılan.
Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan Çakar, “Sadece akıllı telefonlar değil, tüm ürünler çok pahalı. OECD ülkeleri içinde satın alma gücü en kötü durumda olan ülkelerden biri Türkiye. Ülkemizde tüketiciler, dolaylı vergi yükü altında eziliyorlar. Devlet, kazananlardan vergi toplayamadığı için vergi yükünü tüketicilerin sırtına yüklemektedir” diyor. Vergi hukukunda ana kural; çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almaktır. Kazanç yoksa vergi de yoktur. Bu açıdan dolaylı vergiler, en adaletsiz vergidir çünkü kazancı olmayan insanlardan da tükettiği ve zorunlu olan her şeyden vergi alınmaktadır.
Biz, birçok teknolojiyi sonradan öğrendik. Bizim zamanımızda sabit telefonlar vardı. O da sınırlı sayıda idi. Mobil telefonlar yoktu. Telefon görüşmesi yapmak gerektiğinde postaneye gider yazılırdık. Sıramız geldiğinde haber verirler, kulübelerden görüşmemizi yapardık. Görüntülü telefonların çıktığını duyduğumda İzmir Fuarı’na görmeye gitmiş, gözlerime inanamamıştım. Şimdi neredeyse sokaktaki her çocuğumuzun elinde cep telefonu var.
Teknoloji hızla ilerliyor. Üreten ülkeler, daha çok para kazanmak için yeni pazarlar buluyorlar. Ülkemiz de bu pazarlardan biri haline geldi. Yapılan araştırmalara göre dünyada en çok cep telefonu satılan ülkelerin başında geliyormuşuz. Telefonun görsel ve yazılı medyada o kadar çok reklamı yapılıyor ki herkes almak zorunda kalıyor.
Mahir Bey, çiftçimize akıllı telefonu çok görüyor olabilir ama unutmayalım ki telefon bir haberleşme aracıdır. Günümüzde lüks değil, ihtiyaçtır. Bir yıldan beri eğitimi bile akıllı cep telefonları üzerinden yürütmek zorunda kaldık. “Her alanda çağ atladık” diyen bir siyasi iktidar partisi sözcüsüne bu yaklaşım yakışmamıştır. Doğru, akıllı telefonlar çok pahalıdır ama bunun sorumlusu da iktidardır. Ücretlerin ve kazançların çok düşük olması ve vergilerin yüksek oluşu, bu telefonların alımını zorlaştırmaktadır. Türkiye’de bir işçi, 103 gün çalışıp bir telefon alırken Kazakistan vatandaşı 75 gün, Hindistan vatandaşı 54 gün, Yunan vatandaşı 26 gün, Alman vatandaşı 9 gün çalışıp aynı telefonu alabilmektedir. Bu da Türkiye’de insanlarımızın fakirleştiğinin bir göstergesidir.
Mahir Bey, sorunlarına çözüm isteyen çiftçimizi akıllı telefon kullanmakla eleştireceğine çiftçimizin sesine kulak verip çiftçilerimizin sorunlarına çözüm için uğraş verse daha yararlı bir hizmet üretmiş olur diye düşünüyorum.
