Okullar açılırken

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Anayasamızın 42. maddesi, “Eğitim ve öğretim hakkı ve ödevi” başlığı altında vatandaşların eğitim haklarını ve devletin görevlerini düzenlemiştir.

Bu maddeye göre, “Kimse, eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamaz. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.”

Anayasamızın bu emredici hükmüne dayanarak şu soruları sorabiliriz: Herkes, eğitim-öğretim hakkından tam ve eşit olarak yararlanabiliyor mu? Eğitim, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre planlanıp uygulanabiliyor mu? Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri için gerekli yardımları yapıyor mu?

Ne yazık ki bu sorulara olumlu yanıtlar vermek mümkün değildir. Bütçeden Milli Eğitim’e aktarılan pay, azaldıkça azalmıştır. Anayasamıza göre ilköğretim, kız-erkek tüm öğrenciler için zorunlu ve parasız olması gerekirken özel kişi ve kurumlara ticaret alanı olarak açılmış, köy okulları kapatılıp taşımalı eğitim adı altında çocuklarımız yuvalarından ve köylerinden koparılmıştır. Aynı şekilde ortaokul-lise öğretiminin de çağdaş, bilimsel içeriği boşaltılmış ve çocuklarımız, uluslararası standartların çok altında bir eğitim almaya başlamışlardır. Maddi imkanları olmayan başarılı öğrencilerin yararlandığı öğretmen okulları, eğitim enstitüleri gibi yatılı devlet okulları kapatılmış, sadece parası olanların okuduğu bir sistem yaratılarak “eğitimde fırsat eşitliği” ortadan kaldırılmıştır.

Eğitim ve öğretimde tablo böyle iken geçen yıl dünyayı saran ve ülkemizi de 2019 yılı Mart ayından itibaren etkisi altına alan korona salgını ile durum, iyice içler acısı bir hal almıştır. Korona salgınının geleceği belli olduğu halde hükümet, bu sürecin kontrol altına alınması ve mücadele edilmesi konusunda önemli hatalar yapmış, gerekli önlemleri alamamıştır.

Milli Eğitim ve Sağlık bakanlıklarımız, salgının başlamasının üzerinden yedi ayı aşkın bir zaman geçmesine rağmen eğitimle ilgili de gerekli önlemleri almamışlar, düzenlemeleri yapmamışlardır. Okulların açılıp açılmayacağı, hangi ölçütler gerçekleşirse açılacağı, uzaktan eğitim mi yoksa yüz yüze eğitim mi uygulanacağı son ana kadar belirsizliğini korumuştur.

5 Ekim günü Milli Eğitim Bakanı’nın yaptığı bir açıklama ile okullarda yüz yüze eğitime başlanacağı, velilerin çocuklarını okula gönderip göndermemekte serbest bırakıldığı, okula gelmeyenlerin uzaktan eğitime tabi olacakları açıklanmıştır.

Bu uygulama, her açıdan sakattır. Okullarda sağlık açısından gerekli güvenlik sağlanmış mıdır? Veliler bunu nasıl bilecekler ve neye göre karar verecekler bu belli değildir. Bu konuda hiçbir bilimsel çalışma yapılmadan, öğretmen ve velilerin görüşü alınmadan tek taraflı bir karar verilmiştir. Öğretmen ve öğrencilerin sağlığı, tehlikeye atılmaktadır.

Yapılan açıklamalara göre altı milyon öğrenci; internet bağlantısı, bilgisayar ve televizyon yokluğu nedeniyle uzaktan eğitime ulaşamamaktadır. Bakanlık, bu sorunu nasıl ve ne zaman çözecektir? 500 bin tablet dağıtılacağını söylemiştir ancak geri kalan 5.5 milyon öğrenci ne yapacak belli değildir.

Dün sabah haberlerde Eğitim-Sen Başkanı Feray Aytekin Aydoğan’ı dinledim. Karara büyük tepki göstererek, “Biz de okulların açılmasından yanayız ancak okulların açılması için öncelikle pandeminin beli kırılmalı, vaka sayıları Dünya Sağlık Örgütü’nün ölçütlerine göre belli düzeye indirilmeli, ikili üçlü eğitim yapan okullarda gerekli fiziki koşullar hazırlanmalı, boş olan köy okulları açılmalı, atanamayan öğretmenler atanmalı,  öğretmen açığı giderilmeli, il ve ilçelerde pandemi kurulları kurulmalı, her okula bir sağlık personeli verilmeli, bütçenin tüm olanakları eğitim için seferber edilmeli, en önemlisi de eğitimim ana unsuru olan biz öğretmenlere danışılmadan tek taraflı kararlar alınmamalı” dedi.

Özetlersem, ben de okulların açılması için gerekli koşulların oluşmadığını düşünüyorum. Okulların kapatıldığı günden daha kötü bir tablo oluşmuşken okulların açılması kararı bir çelişkidir. İnsan sağlığını tehlikeye atmaktır. Devletin tüm olanakları kullanılarak herkese erişilecek şekilde uzaktan eğitime devam edilmelidir. Eğitim öğretim için gerekli ve sağlıklı koşullar oluştuğunda yüz yüze eğitim öğretime başlanmalıdır. İnsan ve toplum sağlığı, her şeyin üstündedir. Sağlıklı günler dileğiyle.

NOT: Bu yazı, gazetemizin 8 Ekim 2020 tarihli sayısında yer almıştır.

Okullar açılırken