Kooperatifler Bankası

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kooperatiflerin ekonomik krizlerden etkilenmediği ekonomik bir gerçektir. Kooperatif bankalarının ekonomik krizlere karşı dayanıklı olduklarını gösteren güçlü kanıtlar vardır çünkü diğer bankalara göre KOBİ’lere daha fazla kredi veriyor, yerel ekonomileri destekliyorlar.

İlk kooperatif, Alman çiftçiler tarafından on sekizinci yüzyılda kuruldu. 1967’de Afro-Karayipli göçmenler, Britanya’daki ilk kredi birliğini başlattı. Yurtiçi bankacılık sektörünün hâlâ küçük bir kısmını oluşturmasına rağmen kooperatif bankacılık sektörü, son 10 yılda çarpıcı şekilde büyüdü. Kredi Birliği üyeliği, 2008’de sadece 650.000 üyeyi biraz aşmışken bugün 2 milyona yaklaştı.

Kooperatif bankalarının sahipleri ortaklarıdır. Bir ortak bir oy ilkesiyle yönetilirler. Kredi Birliklerinin üyeleri arasında “ortak bağ” vardır. Üyeler, yönetim kurulunu seçer ve elde edilen net gelir ile ne yapılacağına karar verir.

En güçlü kooperatif bankacılık sektörüne sahip ulus, kooperatiflerin toplam banka  aktiflerinin %17’sine sahip oldukları Almanya’dır. Aslına bakılırsa Almanya’nın güçlü kooperatif bankacılık sektörü, 2008’deki finansal krizini hızlı atlatmış olmaları nedeniyle güven ve saygınlık kazanmıştır. Bu bankalar, kriz sonrasında yerel ekonomileri yeniden inşa etmek için sıkı çalıştı. Bunu nasıl yaptılar? KOBİ’lere borç vererek.

Kooperatif bankalarının kredi payı, Almanya’da verilen tüm kredilerin %16’sına karşılık geliyor. KOBİ’lere verilen kredilerin payı %34 oranında. Yani tüm kredilerden 2 KAT çok. Bu da bize kooperatif bankalarının küçük işletmelere kredi vermeye daha istekli olduğunu gösteriyor.

AB araştırmasına göre KOBİ’ler, büyük kooperatif bankacılığı sektörü olan ülkelerde daha iyi bir performans sergiliyor. Kooperatif bankaları, özellikle sermaye sağlamaya odaklanıyor. Daha düşük bedelli kredileri KOBİ’lere veriyor. Finansal kriz zirvedeyken işletme kredilerini ciddi miktarda genişleten kooperatif bankaları, Alman bankacılık sisteminin tek “dayanağı” oluyor. Aynı zamanda Alman kooperatif bankaları, finansal kriz sırasında hükümetin kurtarma paketine ihtiyaç duyMUyor. Bu da bizi kooperatif bankalarının başka bir üstünlüğüne götürüyor: Kooperatif  bankaları,, ticari amaçlı rakiplerine kıyasla daha istikrarlı ve dirençlidir.

2008-2010 arasında, finansal krizin zirvesinde, ABD kredi birliklerinin iflas oranı %0,3 idi. Yani kurumsal bankalardan beş kat daha düşük bir oran. Alman kooperatif bankalarının 80 yıllık tarihinde BİRİ bile iflas etmedi. Kooperatif bankacılığı sektörü daha küçük olan ülkeler, finansal krizlerde ve takip eden durgunluklarda kötü durumdaydı.

Ekonominin küçük, zengin hissedarlar değil de gerçekten halk tarafından denetlenmesini istiyorsak bankacılığı demokratikleştirmemiz zorunlu. Bankacılığın demokratikleşmesi; sadece bizi ekonomimiz üstünde daha çok söz sahibi yapmakla kalmayacak, aynı zamanda ekonomimizi etkin olarak iyileştirecek.

Peki bizim Kooperatifler Bankası var mı? Kocaman bir YOK! Kooperatifler bankacılığı sektörü oluşturduk mu? Kocaman bir HAYIR!

Krizler, kooperatiflerde örgütlenememiş halkı hep eziyor, hep yoksullaştırıyor. Küçük bir hissedarlar grubunun denetimindeki sermaye tarafından kurulan bankaların yüksek faizli acımasız kredi koşullarında çaresiz halk boğduruluyor.

G-20 ülkelerindeki kooperatiflerin mutlaka banka kurduğunu ve tıkır tıkır halkın çıkarları yönünde işlettiğini, bir avuç hissedarlara sömürü fırsatı vermediğini biliyoruz.

Öyleyse tez zamanda Kooperatifler Bankası ve Kooperatif Bankacılığı Sektörü kurulmalı. Her geçen gün zarardır!

_____________________

Iwan Doherty ’nin Mutual Interest Media’da 23 Haziran 2020 tarihinde yayımlanan “Why banking needs a co-operative revolution” başlıklı yazısından Murat Soysaraç tarafından çevrilmiştir. Erişim

– https://sosyalekonomi.org/bankacilik-icin-kooperatif-cozum/ Erişim:05.11.2020-21:59

Kooperatifler Bankası