Kısır döngü

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Halkın büyük kısmı, hipermarketlerden, pazarlardan patatesi gene pahalı alıyor…

Bilmiyorlar ki, satın aldığı patatesin dörtte biri fiyatına üreticinin zararına ürün satmak zorunda kaldığını…

3-5 ay boyunca, soğuk-sıcak demeden, haraç-mezat üretenin dışında, herkesin kazandığı pazarlama paylaşımını da bilmiyorlar…

Milyonlarca insan, plansızca, üstü üste yaşadığı şehirlerde, gene patates başta olmak üzere tüm sebze, meyvesini üreticiden çıkan fiyatın dört-on katına satın alacak…

Nihai tüketicilerin hepsi, bir zamanlar köylü ve tarımsal kökenli olmasına karşın insan kalabalığının koşuşturmasında, acımasız kapitalist kısır döngünün altında ezilen ulusun tarımsal değişiminden bir haberler, …

Bilmiyorlar ki artık küçük aile işletmeleri yaşamını devam ettiremediği için topraklarını büyük, endüstriyel olma peşindeki tarım yatırımcılarına satıyor ya da boş bırakıyor…

Bilmiyorlar ki; 1945’te “toprak reformu”na hayır diyen 30-40 bin dekarlık toprak ağalarının Marshall yardımlarına, Truman doktrinlerine teslim olup “Köy Enstitüleri”ni kapatıp NATO’ya dahil olmak adı altında Kore’de bin Mehmetçiğimizin feda edilmesini, milletin açlığından ayrılan o günün 280 milyon lirasını, 200 ton altınını dört yılda bitirip inanç, toprak ağalığı, feodelite üzerinden oy devşirenlerin siyasi uzantılarında 70 yıldır ince ince yok edildiklerini, köksüzleştirildiklerini, özünden, ulusal üretimin sürdürebilirliğinden koparıldıklarını…

Ve bugün yaşanan saman, et, baklagil vs. ithalat çılgınlığının tohumlarının o günlerden atıldığını, 2 milyon üreticinin 40 milyon dekarın tarımı terk ettiğini, şeker fabrikalarının peşkeşi, GDO’lu NBŞ dış alımı yolu ile sağlıksız yeni nesillerin de tohumunun atılacağını da bilmiyorlardır…

Ama bilmeliyiz ki tüm AB ülkelerinde 1.23 milyar dekar tarım alanında 13 milyon civarı tarımsal işletme varken ortalama işletme büyüklüğü 130 dekar civarında. Türkiye, 200 milyon dekarlık tarım arazisinde 3.5 milyon işletmeyle ortalama 50 dekar büyüklüğünde toprak işliyor…

Ödemiş’te durum daha karışık: 300 bin dekarlık alanda 20 bin dolayında çiftçi ailesiyle ortalama işletme büyüklüğü 15 dekar civarında…

AB’de tarımsal işletme büyüklükleri ve endüstriyel tarım işletme sayısının göreceli Türkiye’nin iki katı olması, tarımsal faaliyet bütününde onlara büyük avantaj sağlıyormuş gibi gözüküyor…

Ama yapısal, coğrafik ve tarım kültürü farklılıklarımız üzerinden zarar-fayda analizi yapılırsa aslında avantajın bu topraklardaki aile işletmelerinde olduğu görülür…

AB’de endüstriyel tarım işletmelerinin varlığı, o ülkenin ikliminin, toprağının, nüfus özelliğinin, ekonomisinin, sektörel ağırlığının ve hatta tarihinin yansımasıdır. Bu yüzden de tarımsal işletmelerin %90’ı, kooperatif çatısı altında üretim yapıp pazarlamaktadır…

Ama dağınık ve küçük tarımsal işletmelerin olduğu yaşadığımız coğrafya ve dengesi, yüzyıllarda oluşturduğu tarımsal yapıyla Türk tarımının büyük işletmelerin tekeline ve pazarlama tuzağına doğru yönlenmesi büyük yanlış…

Serbest piyasa koşullarının acımasız çarklarında, küçük ve orta ölçekli üreticinin uzun müddet yaşamını devam ettiremeyeceği açık. Ve yerine kendiliğinden, plansızca oturan hiçbir tarımsal faaliyette, ulusun tarımsal geleceğinde faydalı olamaz…

Öncelikle sağlıklı işleyen kooperatif, birlik gücünde, özellikle küçük ve orta üreticileri toplanması gerekli. Ardından gelişen tarım teknolojileriyle üretimi, uluslararası sertifikasyonda pazarlama gibi evrensel değerlerden tabana yayılmasına yönelmeli…

İyi uygulamalar, her zaman yinelediğim gibi; suyun başındakilerin, atanmışların, seçilmişlerin hissettiği sorumlulukla ve bizim seçim yapabilme kabiyetimizle doğru orantılı…

Kısır döngü