Fenerbahçe Türkiye’dir

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçtiğimiz gün bir arkadaş, “Suya sabuna dokunmuyorsun” dedi. Ben de “Köşemi haftada bir gün sana vereyim sen dokun” dedim… Bin bir dereden su getirdi… Belki de su ve sabun isteyen yazıları bir kenara da yazıyor olabilirim. Ama daha emekli olmaya niyetim de yok…

Bugün de suya sabuna dokunmayan bir yazı kaleme alalım o zaman…

**

“Fenerbahçe – Dinamo Kiev maçının ikinci yarısında konuk ekibin attığı golden sonra rakip oyuncunun gol sevinciyle sinirlenen tribünlerden ‘Vladimir Putin’ tezahüratı yükseldi.”

Haber özetle böyle idi.

Yazılarımı takip edenler bilirler, gençlik yıllarımda ben de bir süre oynadım ama futbol ile yakın ilişkim yoktur. Çocukken GS, gençlikte FB taraftarlığı yaptım ama bilirsiniz şimdilerde ‘iyi oynayan kazansın’ diyorum.

Bir bilgi daha vereyim, Ödemişspor’un maçlarını vakit bulursam stadyumda canlı izlerim ama Tv karşısına geçip saatlerce maç ve yorum izlemem. Belki özel maçların kısa özetini…

**

Salazar adını duşmuş olabilirsiniz. 1932 ile 1968 yılları arasında Portekiz’de başkanlık yapan diktatörün adıdır. Dile kolay ülkeyi 40 yıl yönetmiş. Peki nasıl yönetmiş! İşte burası önemli…

Kaynaklar onu şöyle tanıtıyor: “1933-1974 yılları arasında Portekiz’in sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi hayatını kontrol eden, milliyetçi, fazlasıyla tutucu, gelenekçi ve katı muhafazakar kimliğiyle tanınan, en çok da İspanya’nın faşist diktatörü General Francisco Franco’ya benzetilen, otoriter-aşırı sağcı rejim Estado Novo’nun (Yeni Devlet) kurucusu ve lideridir. Dönemin faşist diktatörlerinden biri kabul edilir.”

Peki bu isim bu yazıya neden girdi?

“Dünya siyasi tarihi Salazar’ın 3F’sinden söz eder. 3F ifadesi Futbol, Fado ve Fátima’yı temsil eder.”

“3F, Salazar’ın halkı; spor, eğlence ve din ile uyuşturarak yönettiğini ifade eder. FUTBOLUN Portekiz’de önemli yer tutması ve bir Portekiz halk müziği olan FADO, spor ve eğlence ile ilişkilendirilirken Katoliklerin hac noktalarından FATİMA, din ile ilişkilendirilmektedir. Bu ifade, ideolojik olarak; milliyetçilik, muhafazakârlık ve dindarlık ilkeleriyle ilişkilendirilmektedir.”

**

İnanın, İstanbul’daki maçta atılan ‘Putin’ sloganlarını duyunca aklıma gelen bu bilgiler oldu.

Elbette kendini bilmezlerin attığı bu slogan, tüm Fenerbahçe’yi, tüm Türkiye’yi bağlamaz…

Ama şuna da inanırım ki bu olay, diğer takımların maçlarında da yaşanabilirdi. Yani bu maç Ödemiş’te yapılsa bile yenilgiyi hazmedemeyen benzeri ruh hali ortaya çıkabilirdi. Ben bu kepazeliğin sorumluluğunu, bu ülkenin sosyolojik iklimine bağlarım…

Gol sevincinin de abartılı / kışkırtıcı olduğu söyleniyor. Görmediğim için bir şey diyemem. Ne kadar abartılı olursa olsun bence bizim seyircimiz o abartıya da alkış ile karşılık vermeli idi.

Nitekim, ilgili oyuncu abartılı ve kışkırtıcı sevinci sonrasında İtalyan hakemden de sarı kart görmüş. Hakem cezasını kesmiş anlayacağınız…

**

Türkiye spor çevreleri tarafından yakından tanınan Ukrayna ekibinin teknik direktörü Lucescu da karşılaşmanın ardından düzenlenen basın toplantısına katılmamış. Tecrübeli teknik adam, yayıncı kuruluşa yaptığı açıklamada bu konuya değinerek şunları söylemiş: “Sizlere soruyorum kaç tane faul yaptığımızı yine saydınız mı? Her şey planımız dahilindeydi, işledi ve kazandık. Ama taraftarları hesaba katamamışız böylesi tezahüratlar beklemezdim, yazık.”

Hani eskiden ‘Ne ABD, ne Rusya’ sloganı vardı. Ben de “Ne Zelenski ne Putin” diyorum… Hatta ne de Biden diye ekliyorum. Başkaları da var ama şimdilik suya sabuna dokunmuyorum…

Savaş halindeki bir ülkenin takımı bizi hem kendi sahamızda yendi hem de tüm Türkiye’ye ders verdi.

Sonradan özür dilemişiz ama değeri var mı?

Fenerbahçe Türkiye’dir