Dış politikamız

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Padişahlıklar, krallıklar dönemlerinde dış politika, vatandaşlar tarafından pek konuşulup tartışılmazdı. Devletlerin dış politikalarını padişahlar veya krallar, tek başlarına yönlendirirlerdi. “Memleketin yüksek menfaati bunu gerektiriyor” deyip geçerlerdi.

Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında çok sayıda insan ölünce vatandaşlar, kralların ve padişahların tek başlarına yürüttükleri dış politikaların yıkımlara neden olduğunu görüp dış politikayı tartışmaya başladılar. Bu süreçte başta İngiltere olmak üzere birçok ülkede demokrasinin yerleşmeye başlaması ile birlikte iç politika gibi dış politika da vatandaşlar tarafından izlenilmeye başlandı. İlerleyen süreçte demokrasi ile yönetilen ülkelerde ülkenin dış politikasını cumhurbaşkanı, başbakan, dışişleri bakanı ve meclis birlikte yürütmeye başladılar.

Ülkelerin dış politikası ile iç politikası arasında ayrılmaz bir illiyet bağı vardır. Bir ülke; demokrasiyi ile yönetiliyorsa, halkın yönetime katılım yolları açıksa, yazılı-görsel medya özgürce her konuyu tartışabiliyorsa yani kısaca iç politika iyi işliyorsa dış politikada hata yapma riski o kadar azdır, uyguladığı dış politika genellikle başarılıdır ve doğrudur.

Ancak ülkede demokrasi tam işlemiyorsa, her ne ad altında olursa olsun ülkede önemli kararları bir kişi veriyorsa, eskiden olduğu gibi fiilen tek adam rejimi uygulanıyorsa dış politikada başarısızlık kaçınılmazdır.

Sözü uzatmadan konuya girersem son dönemde Suriye’den art arda gelen şehit haberleri, tüm vatandaşlarımız gibi beni de derinden üzüyor. Konuştuğum vatandaşların çoğunluğu, olanların yanlış dış politikanın sonucu olduğu görüşünde birleşiyorlar. Bu nedenle bugün dış politika ile iç politika ilişkilerini yazmaya karar verdim.

Bildiğiniz gibi Anayasamızda yapılan değişiklikler ile “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denen, dünyada benzeri olmayan bir yönetim biçimine geçtik. Bu yeni sistemde tüm yetkiler, cumhurbaşkanında toplandı. Ekonomiden dış politikaya kadar tek söz sahibi, fiilen cumhurbaşkanı … İç politikayı olduğu gibi dış politikayı da Sayın Cumhurbaşkanı yönlendiriyor. Suriye’nin iç işlerine karışarak, oradaki muhalif grupları desteklemek için Suriye’ye asker göndererek dış politikada hata yaptığımızı düşünüyorum.

Suriye, bağımsız bir devlettir. Hem “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı duyuyoruz” diyoruz hem de Suriye içindeki muhalif grupları desteklemek için oraya asker gönderiyoruz. Bunu hiçbir uluslararası kuruluşa anlatamayız.

Son saldırılardan Cumhurbaşkanı, Suriye devlet başkanını sorumlu tutup Rusya devlet başkanı ile bu konuyu görüşeceğini söylüyor. Esad, Rusya’nın haberi olmadan bu saldırıları yapabilir mi? Dış politikada adımlar atarken ilerisini de görebilmek lazım.

Dün haberlerde izledim. Eski dışişleri bakanı ve başbakan Ahmet Davutoğlu bile, “Suriye politikasında diplomasi hatası yaptık” diyor. Devletler hukukunda “barış içinde bir arada yaşama, anlaşmazlıkları görüşmeler yoluyla çözme” esastır. Bu yollarla sonuç alınamıyorsa Birleşmiş Milletler devreye girer. Savaş ve çatışma, en son çaredir.

Bunun için kurtarıcımız ve kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk, “Yurtta barış, dünyada barış” politikasını bize miras bırakmıştır ve ilave olarak “Eğer ülkenizi savunmak zorunda kalmıyorsanız savaş bir cinayettir” demiştir.

Cumhuriyetimizin kuruluşundan beri de bu politika başarı ile uygulanmıştır. Doğruluğu kanıtlanmıştır. Hatanın neresinden dönülürse kardır. Bir an önce tüm komşularımızla görüşerek barış içinde bir arada yaşamanın yollarını bulmalıyız. Bari bundan sonra evlere böyle ateşler düşmesin ve anaların yürekleri yanmasın.

NOT: Bu yazı, gazetemizin 6 Şubat 2020 tarihli sayısında yer almıştır.

Dış politikamız