‘Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ ayetini kutsal kitabımızı okuyan herkes okumuştur. İlim ve okumaya önem veren bir dine sahip olduğumuzu çok şükür hiçbir partinin tekelinde olmadan biliyoruz.
%49 eğitimli kesimin referandumda hayır demesine karşı Başbakan Binali Yıldırım, “Ne yani, şimdi bunun eğitimli olmakla ne alakası var? Eğitimli olacaksın ne olacak, eğitimsiz olacaksın ne olacak?”
Ülkemi idare eden bir kişinin hangi partiden olursa olsun bu şekilde konuşma yapmasını pek doğru bulmuyorum. Her açıdan eğitimli, ilim sahibi olmayı teşvik eden yüce dinimizi gereken düzeyde anlamamış oluruz.
Ülkede ekseriyetle büyük şehirlerin eğitimli okur yazarların referandumda başkanlık sistemine ‘hayır’ demesi çok anlamlıdır. Gerçi Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Bey, bu durumun iyi değerlendirilmesini gözden kaçırılmamasını öneren bir değerlendirme yaptı, kendisini de yine bu köşemizden takdir etmiştik.
CHP, son zamanlarda her parti gibi çok yıprandı. Bu yıpranmasında izlemiş olunan politika da etkili hiç şüphesiz. Kemal Kılıçdaroğlu hakkında içeriden çok fazla homurdanmalar başlamış durumdadır. Bazı istifalar da bu hafta içinde partide oldukça ses getirdi. Sayın Böke’nin istifası, partiyi sallamıştır.
%49 hareketinin azımsanmayacak kadar değerli olduğunu söyleyenler kadar aslında ‘hayır’ oylarının daha da fazla olduğu ancak seçime şaibe hile karıştığı yönünde söylentiler hiç susmuyor. Bu hareketlilik olurken halen YSK, seçim sonuçlarındaki haksız gelişmelerden, mühürsüz zarflardan pek bahsetmiyor. Gerekli bir izahat, kafalardaki şüpheleri gideren bir açıklamayı YSK Başkanı Sadi Güven henüz yapmadı. Bu durum aslında içten içe bazı AK Partili arkadaşlarımızı da üzüyor, bu durum vicdanı olan herkesi düşündürüyor.
Bir diğer vicdan sızlatan durum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı’nın tahliyesidir.
Öncelikle tekrar belirtmek istiyorum ki hangi partiden, hangi inançtan olursa olsun hastalık, ciddi olağanüstü bir durumda herkes tutuksuz yargılanmalı, serbest kalmalıdır. Bu bağlamda Kavurmacı’nın tahliyesini kabul ediyoruz. Şifalar diliyoruz. Ancak biri kayrılırken birine zulüm yapılması karşısında sessiz kalan, dilsiz şeytanın ta kendisidir. Böylesi bir vicdan aslında peygamberler ahlakıdır. İşte biz de bu gerekçe ile size 2008 yılında ölüme mahkum edilen Kuddusi Okkır’ı hatırlatmak isteriz. AK Parti, F. Gülen ile kanka olduğunda Ergenekon kumpasları ile pek çok mazlumun ölümüne neden olmuştur. Onlardan sadece biri K. Okkır idi. Neden bu adamcağız da hasta diye tahliye edilmedi? Bugün eşi Sabriye Hanım’ın içi yanıyor.
Mesele particilik yapmak değil. Sorun, yapılan adaletsizliği haykırmaktır.
İlahi adalete inanıyoruz lakin kullar birbirinin daha fazla kurdu olmasın.
4-10 Mayıs tarihlerinde Ödemiş Ticaret Odası’nda gerçekleştirilen işçi güvenliği konulu panele katıldık. Hocamız ve gazetemiz köşe yazarlarından Kamil Sever’in davetlisi olarak. Teşekkürler…
İşçi kardeşlerimizin iş güvenliklerinin olmamasını aslında hepimiz dert etmeliyiz. Bir maden işçisine yaşam odasının yapılmaması, bir tarım işçisinin iki lira için vefat etmesi, tüm basın ve medyayı aslında daha da duyarlı hale getirmelidir.
Kadere iman ayrı bir şey, kadercilik yapıp sorumluluklarımızı savsaklamak çok daha farklı bir konu…
Aziz peygamberimizin “İşçinin alın teri kurumadan hakkını verin” buyruğu ne kadar da önemli, farkında mıyız! Halbuki işçilerin pek çoğu sigortasız ve çok komik rakamlara gece gündüz çalışıyorlar.
Güvenlik ve eğitim ile işçilerimiz, daha refah ve ferah ortamlarda ekmek paralarını kazanırlar, umarız.
Ödemiş Ticaret Odası’nı da böylesi etkinliklerde ev sahibi olduğu için tebrik ediyoruz.
Sevgi projeleri kapsamında çocukların yüzünü güldüren sevgi gönüllüleri de bambaşka hizmetlerde, bir çocuğu sevindirmek kadar mutluluk verici bir olayı Radyo Remix Ailesi ile elbirliği içinde gerçekleştiriyorlar. Hepsine kocaman tebrikler, teşekkürler…
Gerçek fetih, gerçek cihad hiç şüphesiz gönül kabesini kazanmaktır. Haydi, siz de bu güzel topraklara hizmetinizi eksik etmeyiniz.
“Bir millet ahlakıyla, çalışkanlığı ile ya ölür yahut yaşar…” Mehmet Akif Ersoy
