Küçük esnaf ne olacak?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye’de koronavirüs süreci için alınan yeni tedbirler ilk anlatıldığında hiçbirimiz anlamadık.

Hepimiz, oturduğumuz koltuktan tedbire dair açıklamaları merakla seyrederken “Ne yani, ben şimdi hafta sonları 10.00 ile 20.00 saatleri arasında sokağa çıkamayacak mıyım?” sorusunu sorduk içimizden.

Bu kısa süreli belirsizlik, hanelerimizde gündem konusu oldu. Hatta ilk etapta ulusal kanallardaki reji ekibinin de kafası karışmış olacak ki sağ üstte “Hafta sonları 10.00 ile 20.00 saatleri arasında sokağa çıkmak yasak” yazarken alt yazıda “Hafta sonları 10.00 ile 20.00 saatleri dışında sokağa çıkmak yasak” yazısı geçiyordu.

Bu tedbir herkesi kapsamasına karşın hiçbir şey anlamadı kimse bir süre. Açıklamalar bittikten sonra kimsenin aklında hiçbir şey kalmadı. Dakikalar sonra haber sitelerinden, son dakikalardan gerçeği okuyabildik, anlamlandırabildik.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hitap yeteneğinin başarılı olduğunu sanıyorum çoğumuz kabul ediyoruz. Genellikle halka aktarılmak istenilen kararlar, Sayın Erdoğan’ın ağzından en basit sözcüklerle dökülür; vatandaş, cumhurbaşkanının ne anlatmak istediğini rahatça anlardı ancak bu açıklamasında tersten cümleler kullandı Erdoğan. Özellikle hafta sonları gerçekleşecek sokağa çıkma yasağına dair açıklaması, herkesin kafasını bulandırdı ve ardından gelen tedbir açıklamalarını algılamakta da kısa bir süreliğine zorlandık. Tabi bu durum, sosyal medyada da epey komik eleştirilere kapı araladı.

İlk etapta daha yavaş ve tane tane konuşan Cumhurbaşkanımız, tedbirleri açıklarken daha hızlı ve daha zor kelimelerle beynimizi bulandırdı. Bunun arkasında yatan bir amaç aramak saçma olacak belki ama mutlaka bir konuya aracı olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum. Bu denli paranoyak düşünmek, benim sorunum mu acaba diye de düşünüyorum şu an. Hadi ben anlamadım; annem, babam, arkadaşlarım, koca bir Twitter ahalisi, gazeteciler, uzmanlar… Onlar da mı dinlediğini algılayamadı?

Tedbirleri bırakıp bu tedbirler üzerine mizah yaptı koca Türkiye. Vallaha şunu da belirteyim; sırf bu nedenle başka ülkede yaşayamam.

*

Nihayetinde öyle ya da böyle yine birileri yaralandı bu işten.

Ekonominin her dakika olumsuz seyreden gidişatına tuz bastı yeni tedbirler.

Geçen akşam ekranlardan tedbirleri seyreden küçük esnaf, kan kustu evinde ama ne çare, o kızılcık şerbeti içilecek.

Alışveriş merkezlerinde 20.00’ye kadar bulaşmayacak koronavirüs, kahvehanelerde bulaşacak diye kapılarını belirsizliğe kapatacak onca esnaf.

Ödemiş’te sayamayacağım kadar kahvehane var. O kahvehanelerde sayamayacağım kadar çalışan, işveren…

*

Toparlanma umudu içinde “Kendime çeki düzen vereyim, işletmemi ayakta tutayım” diyen binlerce restoran, lokanta, kafe ve diğerleri… Bu tedbirlerde en çok yanan, bu işletmelerin sahipleri oldu.

Biz tedbir almadıkça onlar dibe battı, kaybetti.

Biz maske takmadıkça bu salgını sadece kendimize, çevremize de bulaştırmadık.

Herkese bulaştırdık, yok yine ders almadık.

Zannediyorum bu tedbirler, uzunca bir süre hayatımızda kalacak. Bizi sadece soğuk bir kış beklemiyor artık. Zor, zahmetli ve soğuk bir kış bekliyor. Hayat bulacağımız, kendimizi mutlu edeceğimiz sosyal hayatımızın içine etmekle birlikte hiç tanımadığımız onca insanın ekmeğine de salgın lanetini bulaştırdık.

*

Böyle bir dönemde “Tedbir alınmasın” demek yersiz ancak bana göre bu tedbirlerle küçük esnaf bir başına bırakılmıştır.

Bakalım benim esnafım, kazanamadığı paralarla nereye kadar kart borcu ödeyecek, nereye kadar kredisine yetişecek? Elektriği, suyu, doğalgazı ya da diğer yakıtları veya kirayı saymıyorum bile.

Seyredip göreceğiz ama vicdanım dayanmayacak biliyorum.

Keşke seyredip de görmesek.

Küçük esnaf ne olacak?