Bu günü “Oturarak Yaşlananlara” İthaf Ediyorum!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sevgili atalet düşkünü ve de içimde bir sıkıntı varcılar. Bu gününüz kutlu olsun (!) Bugünkü yazımı siz “Oturarak Yaşlananlara” ithaf ediyorum. Görünüz bakalım hayatın anlarını heba etmek size ne kazandırıyor (kaybediyorsunuz diyince maalesef ki kabul etmiyorsunuz) .

İnsanın ruhunu başka etkilerin yanı sıra en önemlilerden ikisi olan tembellik ve kararsızlıklar tüketir. Aslında işte biz bu noktada ihtiyacı olan insanla tembel insanı karıştırıyoruz.

Hep söylüyorum. Nefes aldıkça da söylemeye devam edeceğim. İhtiyacı olanlara elbette yardımcı olalım. Ellerinden tutalım ama bunu parazit haline getiren kişilere rica ediyorum siz ayrımınızı yapmaya çalışınız. Tembel insan, başkasına parazit olmaya zaten alışıktır. Üstelik böyle bir durum yüzüne vurulduğunda da ne ar vardır içinde ne de pişmanlık. Aksine çirkefleşir ve öyle anlar olur ki yaptığınız insani iyilikler, zamanla sizin göreviniz haline gelmeye başlar. Ve siz de zaten bunu kabul etmiş olursunuz.

Eşini çalıştırıp kendisi evde ya da kahvede “salan” şahsiyetsizlere asla yardım etmedim, etmem de! Kadın ya da erkek hiç fark etmez. Eli, gözü, ayağı tutan herkesin yaptığı her hareket, bana soracak olursanız kişinin önce kendi ruhuna iyi gelecektir. Bu, bedenine ve çehresine yansıyacak ve zaten yüreğini de bu güzellik abluka altına alacaktır.

Bencil olmayı beceremeyen, en küçük güzel andan bile kendine ve çevresine cennetler yaratanlar; çalışmanın, üretmenin, paylaşmanın beynini diri, ruhunu genç, bedenini de eksiksiz olduğunun zaten bilincindedir. İşte tam da bu insanlara kol kanat gerin. Çünkü kalıbımı basarım ki çalışan, evine, şehrine, ülke ekonomisine fayda sağlayan ve önceliği aile fertleri olan insanlardan asla kötülük gelmez. Bilin ki adaletli durum ne ise adaletsiz taraf, kendi yakınları da olsa hak yolunda o an adalet neyi gerektiriyorsa onu yapar.

Suya sabuna dokunmayan ve maalesef ki “iyi insan” diye saçma sapan sıfatlarla anılan insanlardan her daim nefret etmişimdir. Çünkü bunlar korkaktırlar. Ve fikri olmayan, olaylar karşısında tavır sergileyemeyen, bir duruşu olmayan insanlar, hayatları boyunca başkalarının peşinde ya piyon olmuşlardır ya da tembellikten ve bulunduğu o yer her neyse orayı kaybetmekten korkmuşlardır.

Benim de bu korkaklara karşı tavrım, yaş elli ve hep aynı! İşim olmaz!

(iyi insan nedirle ilgili geçmiş günlerde bir yazı kaleme almıştım. Gazetenin internet sitesinden girip okuma şansınız olacaktır.)

Şimdi asıl başlığımızın ana konusuna gelelim. Sevgili dostlarım, hayatın çok uzun olduğunu artık düşünmediğinizden eminim. En büyük acının sizinki olduğunu da düşünmeyin olur mu? En yalnız siz, en başarısız siz, en sevgisiz siz derken bu böyle devam eder. Yani bütün “en” lerin sizin yaşamınızda olduğunu düşünmeyiniz derim. Zira yaşadığınız olumlu ve olumsuz her şey, sadece sizin için o an olması gerekenlerin vücuda gelmiş şeklidir.

Her kötü ve her iyi an bir sonraki anı belki şekillendirmeye yarayacaktır. Ancak isterim ki bir sonraki an, daha sonraki, daha sonraki anlar derken bunların çoğunun çevrenizdekilere zihinsel ve bedensel güzel kapılar açmasıdır.

Şöyle düşünelim, zaman denilen şey, insan hayatının en kıymetli dilimidir. Ve bana göre bu değerli dilimi ne için harcamayı yeğliyorsanız da kendi ruhunuzu şenlendirmeniz önceliğiniz olsun.

Hayat bitiyor, zaten yaşlanacaksınız. “Ah” lar, “keşke”ler, “pişmanlıklar” yaşamak istemiyorsanız, kalkın ve hayatın geri kalanını önce kendiniz sonra aileniz ve gözünüzün değdiği insanlar için yaşamaya gayret ediniz.

Yapılamayan her şey keşkeleri, bile isteye yapılmayanlarsa pişmanlıkları çoğaltır.” Keşkeler belki başkalarına dairdir ama pişmanlıklar tümüyle sizin hayatı yaşamanızla doğru orantılıdır. Kalk silkelen ve yaşa … Bundan başka da gün yok inan!

Bazen kendi istediklerimi çoğu da sizden gelen talepler üzerine eski yazılarımı tekrar yayınlıyorum. Bazı şeylerin tekrarının gerektiğine inananlardanım. Bir daha, bir daha ve belki bir daha!

Yarın görüşmek üzere. Sevgiyle ve şansla kalınız inşallah.

Bu günü “Oturarak Yaşlananlara” İthaf Ediyorum!

Bu günü “Oturarak Yaşlananlara” İthaf Ediyorum!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sevgili atalet düşkünü ve de içimde bir sıkıntı varcılar. Bu gününüz kutlu olsun (!) bugünkü yazımı siz “Oturarak Yaşlananlara” ithaf ediyorum. Görünüz bakalım hayatın anlarını heba etmek size ne kazandırıyor (kaybediyorsunuz diyince maalesef ki kabul etmiyorsunuz).

İnsanın ruhunu başka etkilerin yanı sıra en önemlilerden ikisi olan tembellik ve kararsızlıklar tüketir. Aslında işte biz bu noktada ihtiyacı olan insanla tembel insanı karıştırıyoruz.

Hep söylüyorum. Nefes aldıkça da söylemeye devam edeceğim. İhtiyacı olanlara elbette yardımcı olalım. Ellerinden tutalım. Ama bunu parazit haline getiren kişilere rica ediyorum, sizler ayrımınızı yapmaya çalışınız. Tembel insan, başkasına parazit olmaya zaten alışıktır. Üstelik böyle bir durum yüzüne vurulduğunda da ne ar vardır içinde ne de pişmanlık. Aksine çirkefleşir ve öyle anlar olur ki yaptığınız insani iyilikler, zamanla sizin göreviniz haline gelmeye başlar. Ve siz de zaten bunu kabul etmiş olursunuz.

Eşini çalıştırıp kendisi evde ya da kahvede “salan” şahsiyetsizlere asla yardım etmedim, etmem de! Kadın ya da erkek hiç fark etmez. Eli, gözü, ayağı tutan herkesin yaptığı her hareket, bana soracak olursanız kişinin önce kendi ruhuna iyi gelecektir. Bu, bedenine ve çehresine yansıyacak ve zaten yüreğini de bu güzellik abluka altına alacaktır.

Bencil olmayı beceremeyen, en küçük güzel andan bile kendine ve çevresine cennetler yaratanlar; çalışmanın, üretmenin, paylaşmanın beynini diri, ruhunu genç, bedenini de eksiksiz olduğunun zaten bilincindedir. İşte tam da bu insanlara kol kanat gerin. Çünkü kalıbımı basarım ki çalışan, evine, şehrine, ülke ekonomisine fayda sağlayan ve önceliği aile fertleri olan insanlardan asla kötülük gelmez. Bilin ki adaletli durum ne ise adaletsiz taraf kendi yakınları da olsa hak yolunda o an adalet neyi gerektiriyorsa onu yapar.

Suya sabuna dokunmayan ve maalesef ki “iyi insan” diye saçma sapan sıfatlarla anılan insanlardan her daim nefret etmişimdir. Çünkü bunlar korkaktırlar. Ve fikri olmayan, olaylar karşısında tavır sergileyemeyen, bir duruşu olmayan insanlar, hayatları boyunca başkalarının peşinde ya piyon olmuşlardır. Ya da tembellikten ve bulunduğu o yer her neyse orayı kaybetmekten korkmuşlardır.

Benim de bu korkaklara karşı tavrım, yaş elli ve hep aynı! İşim Olmaz!

(iyi insan nedirle ilgili geçmiş günlerde bir yazı kaleme almıştım. Gazetenin internet sitesinden girip okuma şansınız olacaktır.)

Şimdi asıl başlığımızın ana konusuna gelelim. Sevgili dostlarım, hayatın çok uzun olduğunu artık düşünmediğinizden eminim. En büyük acının sizinki olduğunu da düşünmeyin olur mu? En yalnız siz, en başarısız siz, en sevgisiz siz derken bu böyle devam eder. Yani bütün “en” lerin sizin yaşamınızda olduğunu düşünmeyiniz derim. Zira yaşadığınız olumlu ve olumsuz her şey, sadece sizin için o an olması gerekenlerin vücuda gelmiş şeklidir.

Her kötü ve her iyi an, bir sonraki an’ı belki şekillendirmeye yarayacaktır. Ancak isterim ki bir sonraki an, daha sonraki, daha sonraki anlar derken bunların çoğunun çevrenizdekilere zihinsel ve bedensel güzel kapılar açmasıdır.

Şöyle düşünelim; zaman denilen şey, insan hayatının en kıymetli dilimidir. Ve bana göre bu değerli dilimi ne için harcamayı yeğliyorsanız da kendi ruhunuzu şenlendirmeniz önceliğiniz olsun.

Hayat bitiyor, zaten yaşlanacaksınız. “Ah” lar, “keşke”ler, “pişmanlıklar” yaşamak istemiyorsanız kalkın ve hayatın geri kalanını önce kendiniz sonra aileniz ve gözünüzün değdiği insanlar için yaşamaya gayret ediniz.

Yapılamayan her şey keşkeleri, bile isteye yapılmayanlarsa pişmanlıkları çoğaltır.” Keşkeler belki başkalarına dairdir ama pişmanlıklar, tümüyle sizin hayatı yaşamanızla doğru orantılıdır. Dedim ve bugünü de burada kısacık kesmek istiyorum.

Yarın görüşmek üzere. Sevgiyle ve şansla kalınız inşallah.

Bu günü “Oturarak Yaşlananlara” İthaf Ediyorum!