Eski Türkiye!
Selim Şahan
Yeni eskinin üstünde yükselir…
Siyaseten de yeni gelen, gideni kötüleyerek prim yapar…
Kabul edelim ki eski, kötü olmasa yeniye yol vermezdi…
Fakat eskiyi kötülerken de insafın ölçüsü bazen kaçar…
Eskiyi kötülerken, belgeli ve bilimsel olmak zorundayız…
Eskiyi kötülerken, eskiyi de doğru bilmemiz gerekir…
Ve eskiyi kötülerken, soyut değil somut olmak durumundayız…
Örnek verelim: Suriye!
Dünün Esadçıları, bugünün Golanicileri oldular.
Dün Esad’ı yerlere göklere sığdıramayanlar bugün çamura ve çukura batırmaya çalışıyorlar…
**
Bir de Türkiye’nin eskisi var!
Ne demek bu?
Yeniyi göklere çıkaracağım diye eksiyi yerin altına batırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Yapıyorlar ama kendi içinde hem çelişkililer hem de doğruyu söylemiyorlar?
Örneğin, eskiyi ‘heykel’ sanatı ile özdeşleştirip, sanki hiçbir şey yapılmamış gibi gösteriyorlar.
Oysa son dönemde yapılan özelleştirmelere baksalar… Eski’nin de kimi güzel işler başardığını görecekler. Hele imalı da olsa ‘iki ayyaş’ kelimeleri ile gönderme yaptıkları daha eskinin…
Eskiyi eski komşularla değil, bugünkü Avrupa ile kıyaslıyorlar.
Hatta, buzdolabı gibi bazı elektronik araçların bile son 20 yılda kullanılmaya başlandığı gibi abuk sabuk bilgiler paylaşıyorlar.
Sonra, eski yöneticileri şöyle bir inceleseler 50’den bu yana kendi siyasi ataları olduğunu görecekler.
Öyle bir algı yönetimi yapıyorlar ki, sanki bugünkü yeniden önce hep başka bir zihniyet vardı!
Konuyu şu cümle ile kapatalım: Son 70 yılın en tepedeki isimlerini ve görev yıllarını yazarsam, bugünkü yeniler siyasi babaları ve dedeleri ile yüzleşmek zorunda kalırlar…
Hadi canım sende demeyin…
Bakın Türkiye’deki cadde, sokak ve meydanlara verilen isimlere…
Bütün eskileri göreceksiniz…
Hani eski Türkiye kötüydü!