ÖDEMİŞ’TE TARİHE KARIŞAN ÜRÜNLER:

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 Kökboya ve Meyankökü

Kökboya, 1 m yükselen, halkadizi, kenarı dişli yaprakları, sarımsı çiçekleri ve 2 tohumlu kara üzümleri ile tanınan çok yıllık bir bitkidir. Dikenli, zayıf gövdesi yüzünden çok kez yerde sürünür. Ödemiş’in ekonomik hayatına vakti ile geniş çapta katkıda bulunan kökboya ve meyankökü, bugün ovanın, yalnız dağlara uzanan eteklerinde, yol ve bahçe kıyılarında rastlanıyor.

Boyalık denen yörenin adı, belki de o zamandan kalmıştır.

2006 Haziran’ında, eczacı Mumtaz Ediz ve emekli öğretmen Hulusi Kütük ile eski tren istasyonundan güneye uzanan ovalarda yaptığımız bir araştırma gezisi, bize bu bitkilerin hala, tarla kıyılarında yaşamakta olduğunu ispat etti.

1826`da, Almanya’da Graebe ve Lieberman’ın maden kömürü katranından yapay yoldan Alizarin’i keşfetmesi ile boya sanayiinde yeni bir çığır açıldı. Doğal boyalar satılmaz oldu. Geçimini kökboyadan sağlayan Ödemiş çiftçileri de sıkıntıya düştü.

Tarihçi Behiç Galip Yavuz’un yazdığına göre, bu durumda, uzak görüşlü bir çiftçi olan Emmioğlu Mustafa ağa, 1835 yılında, kökboya tarımını bırakıp, yerine ovada incirciliğe başladı. Daha önceleri, incir bahçeleri hep dağ kıyılarında kurulmuştu. Gene aynı yıl, Gölcük’ün Kavurmacı denen yerinde ilk patates tarımını da Emmioğlu uyguluyordu.

Kökboya, Anadolu’da Bostanotu, Kızılkök, Boya kökü, Boya çili, Gökboya ve Boya pürçü gibi çeşit adlarla anılıyor.

TARİHİ GEÇMİŞİ

Botanikte Rubia tinctorium denen ve Rubiaceae ailesinden olan bitki, Asya, Avrupa ve Kuzey Afrika’da doğal olarak yayılmıştır. Açık alanlarda, yıkıklık yerlerde ve yol kıyılarında çok görülür. Sap ve yaprak dibi dikenleri yüzünden, vakti ile Fransa’da, maden aygıtları cilalamakta kullanılırdı. Hayvan yemi de olabilir. Bitkinin kullanılan parçası, kökü, güz mevsiminde devşirilir. Avrupa’nın en kaliteli kökboyası Hollanda’da çıkardı. Ama İzmir bölgesinde üretilen ondan da üstündü. Türk kırmızısı denen boyanın ünü dünyaya yayılmıştı.

İngilizce’de ‘madder’ denen bitki, Keltler çağında, kırmızı renginden ötürü, druid papazlar tarafından kızların, erginlik ayinlerinde kullanılırdı. Tutankhamen’in mezarında çıkan boyalı bir keten kumaş, kökboyanın ilk kez,  İÖ 1350’de, boyamada kullanıldığını gösterir. Bitkinin boyamada oynadığı rolün ise 3000 yıllık bir tarihi vardır. Vikingler onunla yün boyardı. Orta çağın popüler modası, ipek boyama idi. Pamuk, hasır, kâğıt, tahta ve deri de boyanan maddelerdi. İşlemde kullanılan, şap ve maden tuzları gibi saptayıcı (mordant veya fixatif), suyun ısısı ve toplanan kökün yaşına göre renkler portakal, kırmızı, mor ve sarı olabilir.

Hindistan’da çıkan kökboya (Rubia cordifolia) türünden yapılan Munjeet ile halk dudak ve yanaklarını boyar. Fransa’daki, Çaprazotun (Galium cruciatum) tıpkı kökboya gibi kökü vardır. Rubia sylvestris, kökboyaya benzer ve karaciğer hastalığı, sarılık, safra kesesi ve dalak bozukluğu tedavisinde kullanılıyordu. Bu bitkinin tohum, yaprak ve kökü, medikal bakımdan yararlı sayılırdı. Bir de yakın bir tür sayılan, yabani kökboyayı (Rubia peregrina) konuya eklemek uygun olur.

KÖKBOYADAKİ BİLEŞİKLER

Kökte şeker, reçine, tanen, kalsiyum, anthraquinone türevleri(alizarin, purpurin ve ruberytric asit dâhil),ayrıca, asperuloside denen bir iridoid bulunur. Alizarin kırmızı, pseudopurpurin portakal ve xanthopurpurin ise sarı renk verir.

TEDAVİDE KULLANILIŞI:

Bitkinin kökü, 2000 yıl, Çin, Hindistan ve eski yunanda, türlü hastalıkları tedavide kullanıldı. Örneğin, bir diüretik olarak mesane bozukluğunda, böbrek taşlarını parçalamada uygulandı. Ayrıca, geç gelen aybaşlarında, sarılıkta, siyatikte, paralizide ve tanen içerdiğinden ishalli durumlarda yararı görüldü.

Kökboya özlerinde (extract), antibakteriyel ve yangı giderici (anti-inflammatory) etki olduğuna inanılıyor. Örneğin, İran’da bir tıp fakültesinde, enfeksiyonlu yanık yaraları üzerinde yapılan araştırmaya göre, kökboyanın bu şifalı yanı saptanmış bulunuyor. Öyle ki, kök özünün gram pozitif ve negatif mikroplar üzerindeki etkisi, standard antibiyotiklerinki ile boy ölçüşecek kadar kuvvetli görülüyor.

Kökboya safra akışını çoğaltır, kanda üre ve albumini düşürür. Pekliği geçirir.

Ayrıca, idrar, süt ve kemikleri boyadığından, vakti ile Avrupa’da birçok medikal deneylerin yapılmasını sağlamıştı.

19.yüzyılda, kökboya yavaş, yavaş, tedavi alanından çekilmişti. Günümüzde, seyrek olarak, yalnız böbrek ve mesane hastalıklarının tedavisinde kullanılıyor. Bunun için bir miktar kuru veya taze kök kaynatılarak çay yapılarak günde 2-3 bardak içilir. Yukarda sözü geçen hastalıklarda da benzer yöntem tutulur. Dalak büyüklüğüne bağlı kansızlık veya genç kadınların kloroz denen kansızlığında, günde 2 kez 5 damla tentür, suda alınır. Erginlik çıbanı(akne), ekzema ve adi çıbanlarda, kökten elde edilen toz, zardeçal ve sandal ağacı tozuyla, eşit miktarda karıştırılıp, merhem olarak, hastalıklı yerlere dıştan uygulanır.

 Dr. Turan Bengisu

 

ÖDEMİŞ’TE TARİHE KARIŞAN ÜRÜNLER: