Siyaset bu mudur?
Bir öğretmenimiz anlatmıştı. Anımsadığım kadarıyla sizinle paylaşayım. Okyanusta batan bir gemiden iki erkek, bir kadın olmak...
Bir öğretmenimiz anlatmıştı. Anımsadığım kadarıyla sizinle paylaşayım. Okyanusta batan bir gemiden iki erkek, bir kadın olmak üzere üç kişi kurtulur. Erkeklerden biri Türk, biri İngiliz, kadın Fransız’dır. Yüzerek yakında bulunan ıssız bir adaya çıkarlar. Adada onlardan başka kimsecikler yoktur. Ne yiyecekleri var ne de içecekleri. Bir yandan sağ kalmanın sevincini yaşarken diğer yandan bu adadan kurtulmanın yollarını ararlar. Altında oturdukları ağacı gözetleme kulesi olarak kullanmayı düşünürler. Erkekler sırayla bu ağaca çıkacak, uzaktan gelen gemileri gözetleyecek. Gemi görüldüğünde hep birlikte çeşitli hareketler yaparak yüksek sesle bağırıp seslerini duyuracaklar ve gemiden yardım isteyecekler.
İlk ağaca çıkma sırası Türk’tedir. Daha ağaca çıkar çıkmaz aşağıya doğru seslenir:
– Kadına yaklaşma!
İngiliz şaşırır. Ne demek istiyordu bu adam! Zira bırak kadına yaklaşmayı, kadından tarafa bile baktığı yoktu. Onun tek düşüncesi, bir an önce şu ıssız adadan kurtulup evine dönmekti. Gözü hep uzaklardadır. Uzaklardan gelecek bir gemi beklemektedir. Türk, biraz sonra yine seslenir:
– Kadına yaklaşma!
İngiliz, bir anlam verememiştir Türk’ün bu sözlerine. Ortada böyle bir durum yoktu. Bu adam, neden böyle diyordu?
Biraz sonra nöbet sırası İngiliz’e gelir. Türk ağaçtan iner, İngiliz çıkar. Türk, ağaçtan iner inmez kadına yaklaşır. Tatlı sözlerle kadını kandırmaya çalışır. İngiliz, ağaçtan aşağıya doğru baktığında Türk’ün kadına yaklaştığını görür ve kendi kendine:
– Adam haklıymış yahu, buradan bakınca öyle görünüyormuş.
***
Geçen haftaki Ödemiş Belediye Meclisi Toplantısı’nı yerel basından izledim. Ödemiş Belediyesi’nin çok borçlu ve borçlarını ödeme zorluğu içinde olduğu dile getiriliyordu. Borçtan kurtulmak için belediyeye ait bazı taşınmazların satılması gerektiği gündeme getirilmişti. Satılmasını isteyen taraf, iktidar tarafıydı. Muhalefet de buna şiddetle karşı çıkıyordu. Bu siyasetçileri anlamak gerçekten güç oluyor. İktidardayken satılmasını isteyenler, muhalefete düşünce satılmasına şiddetle karşı çıkıyor. Muhalefetteyken satılmasına şiddetle karşı duranlar, iktidara gelince satılmasını hararetle istiyor.
Ne iktidardan yanayım ne de muhalefetten. Tarafsız olarak soruyorum:
Satmak için iktidar, sattırmamak için muhalefet mi olmak gerek? Bir taşınmazın satılması gerekiyorsa iktidar da olsan muhalefet de olsan “Evet” demek gerekmez mi? Bulunduğun yere göre tavır almak, doğru mu sizce?
Akışkan gibi içinde bulunduğu kabın biçimini almak, yanlış da olsa fikrini ölesiye savunmak siyaset midir? Siyaset bu mudur?
Ben, bu siyaseti kabullenemiyorum. Siyasetçide omurga olmalı. Muhalefette ne diyorsa iktidarda da aynısını söylemeli. Bukalemun gibi renk değiştirmemeli siyasetçi. İktidarda bir türlü muhalefette başka türlü olmamalıdır. Siyasetçi, olayları baktığı yere göre değerlendirmemelidir. Empati diye bir kavram vardır, bilirsiniz. Bence iktidardaki ve muhalefetteki siyasetçi empati yapmalıdır. Muhalefetteki siyasetçi kendini iktidardakinin, iktidardaki siyasetçi de kendini muhalefettekinin yerine koyabilirse ilçemiz için daha sağlıklı kararlar alınabilir diye düşünüyorum.
Körü körüne muhalefet, hayırlara vesile olmaz.
Sevgi, saygı ve mutluluklar.
Bakmadan Geçme




