Zülfüyare Dokunmak
Sanat ile ilgilenmeyi sever misiniz? Eminim ki seviyorsunuzdur, yazı kadar tiyatroyu da çok seviyorum. Çocuk denilecek...
Sanat ile ilgilenmeyi sever misiniz?
Eminim ki seviyorsunuzdur, yazı kadar tiyatroyu da çok seviyorum. Çocuk denilecek çağlarımda bana tiyatroyu sevdiren Erol Günaydın idi. Sonrasında yazıp yönettiği skeçler ile bam telimize dokunabilen Levent Kırca’nın , ‘ tam yerine rast geldi, manzara koyduk, zülfüyare dokunduk ‘, sözü halen kulaklarımda çınlar . Sanatın yelpazesi alabildiğine geniş, sanat ile kimseyle kavga etmeden bağırıp çağırmadan derdini anlatmak, fikrini paylaşmak , hatta aşkını ilan etmenin yollarını kestirmeden bulabiliyoruz. Sanat, aynı zamanda da bizi kendimize, iç dünyamıza yönelttiği için değerlidir.
Biz de fırsat bilerek kendi iç dünyamıza yöneldik. Malumunuz üzere zülfüyare dokunmak için taşmak , taşmak için de dolmak gerekiyor. Eh , bunun için de fazlasıyla okumak , gözlem yapmak, sonra da bunları hazmetmek boynumuza bir borç , sizlere hizmet edebilmek için…
Hem büyük bir sanatçı hem de gazeteci olan Hüseyin Rahmi Gürpınar benim kendim için örnek aldığım şahsiyetlerden, kendisinin hemen her eserini okumuş bir hayranı olarak bu yazımda izninizle ‘ Deli Filozof ‘ adlı romanını paylaşmak istiyorum. Deli ifadesini eski tabiri ile belirtecek olursak, akıldan gayri müsellah … Gayri müsellah donanımsız , teçhizatsız demek , akılsız ile kullanıldığında deli olarak karşımıza çıkıyor.
Roman 1931 yılında yazarın Heybeliada ‘daki evinde tamamlanıp; dönemin Vakit Gazetesi’nde tefrika edilmiştir. Yazarın vefatından sonra evi Hüseyin Rahmi Gürpınar adıyla müze haline dönüştürülmüştür.
Romandan günümüze yaklaşık bir asır gibi bir zaman geçmiş olmasına rağmen ne değişmiş ki diye beni bir düşünce aldı. Romanın baş kahramanı filozof efendinin karısı ; ilim senin neyine diye sitemlerini sıralayıp durur. O günlerden bugünlere ne değişti , amipten hallice olup gerçek anlamda maymundan insana evrilebildik mi ? Bu soruya sizlerin ne cevaplar verdiğinizi doğrusu bilmek isterdim, sevgili okurlarım.
Hepinizin kendinize göre işi say’i vardır, belki bunu bahane edip doğru dürüst kitap okumaya bilim dünyasını takip etmeye fırsatınız olmuyordur. Ancak hiçbirinizin bırakın şu bilimi , felsefeyi diyeceğinizi düşünmem bile, sizler güzel kalpli okursunuz.
Diyenler yok mu derseniz ; deli filozof romanının bugün halen geçerliliğini koruduğunu söyleyebilirim.
Deli kelimesi ile filozof kelimesinin yan yana olması bile bize şu gerçeği bir kere daha hatırlatıyor. Toplum felsefe ile haşir neşir değil, bu dün de böyle idi ne yazık ki bugün de böyle efendim. 10 -13 Ekim ‘de Bursa’da idim. Uluslararası Felsefe Kongresini takip edebilmek için iki gün kaldığım Bursa’daki basının kongreye hakkettiği değeri vermediğini gördüm. Yerel basın kadar ulusal basının da düşün dünyasına pek ilgi göstermediğini içim cız ederek söylüyorum. Gerçi , bu ilgisizlikte sadece basın medyayı suçlamak da adaletli davranmak gerekirse pek doğru olmaz. Kaç akademisyen , kaç uzman , kaç bölüm Başkan’ı felsefeyi halka sevdirme çabasında bu da ayrı bir fasıl … Bir dokun bin ah işit olmasın diyerek ve ayrıca buradan isim vererek de kimseyi rencide etmek , incitmek istemediğimden üç nokta kullanarak düşüncelerimi duygularımı hislerinize teslim ediyorum.
Zülfüyare dokunuyorum …
Geçen Ocak ayının 24 ‘ünde Uğur Mumcu’yu andık . 1993 yılında öldürüldüğü güne kadar bu toplumun filozofu olmaya bizleri sorgulamaya davet etti. Kendisini sadece bir günde anmak yerine ölümüne yazmış olduğu yüzlerce eseri okusak , bir nebze de olsa felsefe yapsak daha iyi olmaz mı?
En son yazdığı Kürt Dosyası kitabını kaçımız okuduk, bu eserinde adeta deli bir filozof misali sorguladıkça sorgulayarak bize PKK’nın derin devlet tarafından inanılmaz bir şekilde desteklendiğini anlatır.
‘Ticaret Siyaset Tarikat ‘kitabında da bambaşka bir fikir dünyasına bizi savurur.
O dönemleri çok iyi anlarsak aslında bugünlerin şifresini de çözmüş deşifre etmiş oluruz. Anlamak için bilmek , bilmek için ise okumak farzdır.
Sahi, okuyor muyuz? Her şeye para bulabiliyoruz da gazeteye, kitaba mı yok !!!
Efendim, sesinizi duyamıyorum ; yoksa sizin de ayrı hissiyatınız zülfüyare dokunduracaklarınız mı var, hımmm?
Bakmadan Geçme





