'Yovrum biz cahiliz, bilemeyiz'

Bir seçim süreci daha geride kaldı. Her seçimden sonra olduğu gibi bu seçimin ardından da kazananlar...

Bir seçim süreci daha geride kaldı. Her seçimden sonra olduğu gibi bu seçimin ardından da kazananlar ve kaybedenlerle sevinenler ve üzülenler oldu. Sevinenler, kimi yerlerde savaş kazanmış gibi kutlamanın dozunu kaçırırken üzülenler de ilk şoku atmayla birlikte ‘Nerede yanlış yapıldı!’ sorusunu sormaya başladı.

2018 başkanlık seçimini elbette birçok kişi değerlendirecek: Parlamenter sistem gitti, başkanlık sistemi geldi. Tarih, elbette kimin ne kazandığını, kimin de ne kaybettiğini yazacaktır.

Ödemiş’e 6-7 kilometrelik uzaklıkta bir köyde sandık görevlisi idim. Sandık başkanım, 06.45 gibi beni evimin önünden aldı. Onu beklerken evimizin önündeki parkta bulunan oturma banklarının önündeki 8-10 adet bira şişesi dikkatimi çekti. Çekirdek pislikleri ve poşetlerle birlikte.

Anlaşılan o ki gece birileri burada yiyip içmiş ama çöpünü toplama zahmetine girmemişti. Şehir içindeki mekanlarda içki içmek yasak. Böyle çevreyi pislik içinde bırakarak içmek serbest mi ve daha mı iyi!

Bir iki açıdan fotoğraf çektim. Fotoğrafın hemen ardından biri gelip o boş şişeleri bir çuvala doldurmaya başladı. Belli ki birileri de böyle parklarda kalan şişeleri toplayıp para kazanıyordu. Onun fotoğrafını çekmek istemedim…

Anlayacağınız güne böyle başladım…

10 dakika içinde köyde idik. Meydanda eski bir kahve ile cami vardı. Köyde üç farklı yerde sandık kurulmuştu. Bu sandıkta 140’a yakın seçmen vardı. Bütün sandık görevlileri hazırdı. Kısa bir tanışmanın ardından sandığın kurulacağı köy kahvesinde hazırlıklarımızı yapıp seçmenleri beklemeye başladık.

Uzatmadan anlatayım, sandık görevlileri arasında en ufak bir tartışma ve gerginlik oluşmadı. Seçmenler de seçim süresi boyunca gayet sakinlerdi ve hatta eşleri ile farklı aday ve partilere oy atanların bulunduğu hissediliyordu.

Demem o ki en yukarılarda yapılan ateşli tartışmaların en ufak bir yansıması yoktu. Hatta zaman zaman yaptığımız konuşmalarda herkes, seçimlerin sakin bir havada geçmesi temennisinde bulunarak, “Hepsi de bu vatanın insanları; kim kazanırsa kazansın memleket kazansın” cümleleri sarf edildi. Dedik ki memleketin her yerinde böyle olsa ne kavga olur ne gürültü.

Sandık görevlileri ile parti müşahitleri olarak birbirimize güvendik. Arada sohbet ederken, “Bir iki oy için birbirimizi kırmayalım ve yasaların dışına çıkmayalım” dedik.

Seçmenlerin hemen hepsi köylüydü. Çoğu, çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Özellikle kadınlarda birbirine benzeyen basma elbiseler dikkat çekiyordu. Oyunu kullanan, işinin başına döndü.

Aralarında “Yovrum biz cahiliz, bilemeyiz” diyenler oldu. Onca seçmen arasında eğitimli insan yok denecek kadar azdı. İmza yerine parmak basmak isteyenler çıktı. Özellikle yaşlılarla kadınların çoğuna nasıl oy kullanmaları gerektiğini ve mührü nasıl kullanacaklarını bizzat anlattım. Zaten bir zorluğu da yoktu.

Seçimin ardından yapılan oy sayımı da gayet sakindi. Sandıktan çıkan her oyu titizlikle inceleyip güvensizlik olmasın diye orada bulunan vatandaşlara da gösterdik.

15 civarında boş oy çıktı. Anlaşılan o ki bazıları kapalı kabinde mührü kullanmasını bilememişler, biz görevlilere de soramamışlardı. Kitap ve gazete okuduklarını sanmam. TV’de çoğunlukla ya Müge Anlı tarzı programlar ya da dizi izliyorlardır.

Bence oy kullanmak, zorunlu olmaktan çıkarılmalı. Demokrasinin varlığı sandıklara atılan oyların çokluğu ile değil, genel uygulama ile ölçülmeli. Oy dağılımını yazmayacağım.

Eskilerden Tanju Okan’ın “Bu benim halkım” adlı bir şarkısı vardı…

“Yovrum biz cahiliz, bilemeyiz” diyordu teyzeler.

Gerçekten de oy verdikleri parti ve adayla ilgili bir iki soru sorsam bilemeyeceklerdi.

Aklımdan çok dörtlükler geçiyor ama…

Bizim halkımız işte…

Hafta sonu, ertelenen üniversite sınavları var. Liselere girme telaşı da var sırada. Velilere ve okul yöneticilerine kolaylıklar dilerim. Tabii en büyük dileğimiz, eğitim sisteminin yerli yerine oturması ve ikide bir değiştirilmemesi.

Bu hafta bir İstanbul yapıp geleceğim.

Bu hafta seçim değerlendirmeleri yapılacak. Kim ne kadar vekil ve oy kazandı/kaybetti, neden niçin, falan, filan… Ve herkes birini suçlayacak. Bu işi yeni de değil, bitecek gibi de değil.

Emek ve sermaye çatışması ile beraber devlet gücünü elde tutma mücadelesi hep olacak. Siz belki gülümseseniz de emek ve üretim tarafında duranlar, demokrasinin gelişmesi için şimdiye kadar olduğu gibi hep mücadele edecekler.

Siz bunları yapadurun.

Yazılarımı da biraz seyrekleştirebilirim.

Dönüşte görüşürüz.

Bakmadan Geçme