Yörük Ali Efe
Şu Dalma’dan geçtin mi Soğuk sular içtin mi Efelerin içinde Yörük Ali’yi seçtin mi Hey gidinin...
Şu Dalma’dan geçtin mi
Soğuk sular içtin mi
Efelerin içinde
Yörük Ali’yi seçtin mi
Hey gidinin efesi
Efesi efelerin efesi
Şu Dalma’nın çeşmesi
Ne hoş olur içmesi
Yörük de Ali’yi sorarsan
Efelerin seçmesi
Hey gidinin efesi
Efesi efelerin efesi
Cepkeninin kolları
Parıldıyor pulları
Yörük de Ali geliyor
Açıl Aydın yolları
Hey gidinin efesi
Efesi efelerin efesi
Yörük Ali Efe için yakılmış bu türküyü bilmeyen yoktur sanırım içinizde?! Benim gibi gurbette yaşayanların hep dilindedir. Hasretimizi giderir. Başkentteki kimi hemşehrilerimin cep telefonu müziği olarak indirdiklerine de tanığım. Hayatı hakkında bugüne değin ciddi bir araştırma okumamıştım, ta ki Ahmet Zeki Muslu’nun “Mor Cepkenliler”(*) ve “Menderes’in İki Yakası”(**) adlı romanlarına ulaşıncaya kadar…
Sendikadan İsmail Ağabey, İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’ndan yeni satın almıştı. Okumak için istedim ve eve giderken kafamı kaldıramadım romandan. Hemen iki cilde de el koydum. Kendisine yeni bir takım aldırdım. Yazarı Muslu ile iletişim kurdum. Hem öncesinde kutladım hem de kitapları okuyup bitirdikten sonra.
Her iki kitap, Mart 1981’de Çine’de yazılmaya başlanmış ve Haziran 2011’de Aydın’da bitirilmiş. Toplam 30 yıl 2 ay tutan upuzun bir süreç, ömür desem yeridir! Ahmet Zeki Muslu öğretmenimin bu kutsal emeğinin önünde, kadirbilirliği karşısında, doğduğu toprakların değerine sahip çıkma bilinci ve bitmek bilmez sabrından dolayı kutluyor ve saygıyla eğiliyorum. İyi ki varsınız! İyi ki yazmışsınız!
Bu dev yapıt yazılırken Muslu öğretmenim, “Dursun Güven, Kamil Kahraman, Necmettin Yokuşoğlu, Haydar Özde, Sabattin Ece, Nuri Güngör, Mehmet Sarı, Muharrem Kapantaş, Fatma Muslu, Arif Ali Uyguç, Osman Ünal, Muzaffer Aksoy, Mustafa Özdemir, Sait Özdemir başta olmak üzere yüzden fazla kişinin sözlü anlatımlarıyla” 24 belli başlı kaynağa başvurmuş. Aslında belgesel-roman diyesim geliyor. Çünkü isimler gerçek, yerler gerçek. Hiç kurmaca yok! Doğa, öyle canlı anlatılıyor ki! Börtü böcek, kuşlar, dağlar, ağaçlar… İçiniz ürperiyor yer yer, zaman zaman. Duyarak, oralarda yaşayarak tanık oluyorsunuz yaşanılanlara… Hele Kıllıoğlu Hüseyin’in yönettiği yemin töreni var ki gözünüzün önünde canlanıyor. Paylaşmadan edemeyeceğim:“Kıllıoğlu Hüseyin, mavzerini omzuna geçirdi. Belinden ıpıl ıpıl şavkıyan yatağanını sıyırdı, döndü, teknel ağacının sert gövdesine yarıya kadar gömüldü, kaldı. Zeybekler, Kıllıoğlu Hüseyin’in karşısında tek sıra dizildiler. Kıllıoğlu Hüseyin, haşin ve sert bakışlarını tek tek zeybeklerin üzerinde gezdirdi. Ağır ağır yere diz çöktü. Zeybekler, bellerinden yatağanlarını sıyırdılar, çektiler, soğuk demiri üç kez öptüler, eğri ucunu gökyüzüne doğru diktiler. Tümü aynı anda toprak üstüne diz çöktüler. Kıllıoğlu Hüseyin yutkundu, diliyle dudaklarını ıslattı. Alanyalı Molla Ahmet Efe’den gördüğü gibi yemin törenini başlattı. O sordu, zeybekler yanıtladı:
“Kızanlar, bu koca dağların sahibi kim?”
“Erimiz!”
“Yiğidi kim?”
“Efemiz!”
“Susuz derelerde kavak biter mi?”
“Bitmez.”
“Bitkisiz diyarlarda duman tüter mi?”
“Tütmez!”
“Yiğit kime derler?”
“Sözünde durup Efesiyle ölene!”
“Korkak kime derler?”
“Sözünden çabuk dönen, aman diyene.”
“İnsan dünyaya niçin gelir?”
“Ölmek için.”
“Ya doğup da ölmekten korkan bebekler?”
“Dertlenip hortlamaya.”
“Şeytana bel bağlanır mı?”
“Yardımcımızdır, bağlanır.”
“Adem uşağına bel bağlanır mı?”
“Bağlanırsa ağlanır.”
“Varyemezlere acımak mı yoksa dayak mı haktır?”
“Dayak haktır.”
“Yiğitlerde ne yoktur?”
“Merhamet”
“Korkaklar, zeytini nerede döverler?”
“Ağaç dibekte.”
“Yiğitler, yağı nerede kavururlar?”
“Zalimin göbeğinde.”
“Sözünde durmayan, kahpe bacının ön kızanı olsun mu?”
“Olsun!”
“Şu dualı yatağan, böğrüne batsın mı?”
“Batsın!”
“Doğru söylediğinize Nasuh Tövbesi olsun mu?”
“Olsun!”
Kıllıoğlu sıçradı, ayağa kalktı. Zeybekler de aynı hızla ayağa kalktılar.
“Kızanlar, bu yeminle siz beni efe bellediniz, ben de sizi kızan. Ettiğiniz yemine, bastığınız kara toprak, şu dil vermez dağ, taş, üstümüze ışıyan güneş tanıktır. Bugünden sonra canınızı canım, kanınızı kanım bileceğim. Yemeyeceğim yedireceğim, giymeyeceğim giydreceğim. Zordan ve zorluktan yılmayacağım. Bu can, bu bedende kaldıkça birbirinizin başını yere eğidirmeyeceğim. Kızanlarım, yemininiz mezara kadar sürsün, hepimize hayırlı, kademli olsun.”
“Amin!“
Aramızdan ayrılışının 68. ölüm yıldönümünde Yörük Ali Efe’yi en içten vefa duygusuyla anıyorum.
Gelin, bu dev belgesel-romanları okuyun ve br kez daha kurtuluşu yaşayın!
____________
* Ahmet Zeki Muslu, Mor Cepkenliler, Roman, Yitik Ülke Yayınları, 1. Baskı:Mart 2015, İstanbul, 440 sayfa.
** Ahmet Zeki Muslu, Menderes’in İki Yakası, Roman, Yitik Ülke Yayınları, 1. Baskı: Nisan 2016, İstanbul, 472 sayfa.
Bakmadan Geçme





