Yerli Malı Haftası
Türkiye, 1923 yılında dışarıdan buğday ve kumaş ithal ederken 1938 yılında buğday ve kumaş ihraç eden...
Türkiye, 1923 yılında dışarıdan buğday ve kumaş ithal ederken 1938 yılında buğday ve kumaş ihraç eden bir ülke haline gelmişti. Aynı şekilde İkinci Dünya Savaşı öncesinde Sovyetler Birliği ve Japonya ile birlikte dünyada en hızlı kalkınan üç ülkeden biri olmuştu. Türkiye; 15 yıl gibi kısa bir sürede ülkeyi demiryolları ile donattı, fabrikaları kurdu, tarımı geliştirdi, madenlerini işletmeye başladı. Bunun yanında Osmanlı’dan kalan borçları ödeyip ülkeyi dışa bağımlılıktan kurtardı. Peki, bu olağanüstü kalkınmanın sırrı neydi? Atatürk Türkiye’si bunu nasıl başarmıştı?
Bu mucize denebilecek kalkınma; planlı, programlı ve tüm halkın katılımı ve onayı ile başarılan bir çalışmaydı. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları; emperyalizmin baskısından kurtulup ekonomik bağımsızlık kazanılmadan siyasal bağımsızlığın kalıcı olmayacağına inanıyorlardı. Bunun için İzmir İktisat Kongresi’ni topladı. Kongre; her ilçeden seçilecek çiftçi, tüccar, sanayici ve işçilerden oluşan sekiz delege ve 100 milletvekili ile toplam 1135 kişiden oluşacaktı. Kongre, 16 gün sürdü. Toplumun her kesiminin sözcüleri, kendi görüşlerini özgürce dile getirdiler. Kongreden 288 karar çıktı. Bu kararlar, Türkiye’nin ortak aklı idi. Alınan kararların altında işçilerin, köylülerin, sanayicinin ve tüccarların imzaları vardı. Tasarruf tedbirleri şimdi olduğu gibi sadece çalışanların sırtına yüklenmiyor, toplumun tüm kesimleri hep birlikte uygulanıyordu. Kongrede alınan kararlar, hükümete bildirildiği gibi kitap olarak da basıldı.
Alınan kararlara göre; yerli üretim ve köylümüz her yönüyle desteklenecek, özel sektör teşvik edilecek, özel sektörün yetmediği alanlarda devlet yatırımları yapacak, özel sektör ve devlet sektörü dengesi gözetilecekti. Karma ekonomi denen bir yöntem benimsenmişti. Tarımda ve sanayide en yeni üretim teknikleri kullanılacaktı. Yatırımlarda mecbur kalınmadıkça dışa döviz ödenmeyecek, ülkede üretilen mallar döviz yerine verilecekti.
Nitekim Başbakan İsmet İnönü başkanlığında bir heyet, 25 Nisan 1932 tarihinde Sovyetler Birliği’ni ziyaret etti. Sovyetler Birliği’nin ülkemizde yatırım yapması konusunda anlaştılar. Ziyaret sonrasında Prof. Orloff başkanlığında bir Sovyet heyeti, Türkiye’yi ziyaret edip pamuk, keten, kendir, demir ve kimya sanayi dallarında yatırım yapacak yerleri tespit edip kendi hükümetlerine bildirdiler.
Görüşmeler sonunda Türkiye’nin çeşitli bölgelerine 20 fabrika kurulması kararı alındı. Bu fabrikaları kurma görevini Sümerbank üstlenmişti. Sovyetler Birliği’nin ülkemizde kurduğu fabrikaların karşılığı narenciye ve sebze olarak ödendi. Böylece hem yatırım yapılıyor hem de ürettiğimiz mallar ihraç edilmiş oluyordu. Hem köylümüz kazanıyor, hem de ülkemiz kazanıyordu.
Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk, kendi himayesinde Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’ni kurdu. Bu cemiyet; yerli malı haftaları düzenleyerek, yerli malı sergileri açarak, İktisat ve Tasarruf dergisi çıkararak yerli malı kullanımını özendirmişti.
1933 yılında milletvekilleri, her ay maaşlarının yüzde 30’unu hazineye bağışladılar. Böylece 500 TL olan milletvekili maaşları, 350 TL’ye inmişti. Çankaya Köşkü’nde çay ve kahve ikramı bile kaldırılmıştı. Toplumun her kesimi tasarruf ediyordu.
İşte Yerli Malı Haftası’nın geçmişinde bu anlayış vardır. Karma ekonomi, planlı devletçilik, tasarruf, yerli üretim ve ihracat. Bu anlayış sayesinde genç Türkiye Cumhuriyeti; kısa sürede savaşın yaralarını sarmış, en hızlı kalkınan dünyanın örnek ülkeleri haline gelmişti. Bu modelin adı, Kemalist Ekonomi Modeli’dir. Kısa adıyla “Türk Modeli” olarak da bilinir. Bu model sayesinde Türkiye; 15 yılda demiryollarını yaptı, fabrikalarını kurdu, tarımını geliştirdi, madenlerini çıkarıp işledi. Üreten Türkiye, dışa bağımlı olmaktan kurtuldu.
Atamızın ölümünden sonra biz bu modele sahip çıkamadık. Atatürk ilke ve devrimlerinden uzaklaştıkça ülkemiz, yeniden her alanda dışa bağımlı hale geldi. “Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz” diyen yöneticilerimize hatırlatmak isterim. Çin’den ve başka ülkelerden model aramaya gerek yok. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yaptığını yapın yeter. Gerçekten yerli ve milli olun, bir an önce savurganlığı bırakın. Halkı aç yatarken, her alanda dışa bağımlı iken ülkenin itibarı artmaz. Olmayan Yerli Malı Haftamız kutlu olsun.
Bakmadan Geçme





