
Meslek Liseleri!
Selim Şahan
Bilmeyenler için bir hatırlatma yapayım: 15 yıldan bu yana eski adı Ticaret Lisesi olan İlkkurşun Ticaret Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde görev yapıyorum. Salı Pazarı’nın yanında, Anafartalar İlkokulu ile komşu… Bir ara pandemi döneminde Kaymakçı’da görev yapmıştım ama o gönüllü bir görevlendirme idi. Hatta görevlendirme isterken, bir şube müdürümüz şaşırmış, “Hocam herkes Kaymakçı’dan kaçarken, sen orayı istiyorsun, hayırdır!” demişti. Ben de gerekçesini anlatınca “Tamam o zaman!” demişti…
Kaymakçı Lisesi, öğrenci azlığı nedeniyle kapatıldı, yerine de Milli Eğitim’e bağlı Özel Eğitim Okulu açıldı.
Geçtiğimiz gün, okulumuza, bizden önceki yıllarda mezun olmuş birkaç öğrencimiz geldi. Okulu ve halen görev yapan eski öğretmenleri özlemişler. Anıları tazeledik, tahmin edebileceğiniz gibi klasik bir eski yeni muhabbeti yaptık.
İki öğrencimiz, ayrı ayrı dönemlerde okulumuzun muhasebe bölümünden mezun olmuşlardı ve ilgili üniversiteyi okuduktan sonra muhasebecilik yapıyorlardı. O dönemlerde, meslek lisesi çıkışlı öğrencilere, bitirdikleri alanın devamını tercih ederlerse sınavsız geçiş hakkı veriliyordu.
Çoğu öğrencimiz de bu haktan yararlanıp, üniversitelerde okuma hakkı elde ediyorlar en azından lisede aldıkları eğitimi geliştirme olanağı buluyorlardı.
Bir ara okulumuzda 4 muhasebe sınıfı vardı. Önce mezun olan öğrencimiz, “Hocam işimden memnunum, zaten bana okul arkadaşlarım yetiyor” dedi. Ve kendi döneminden sadece kendisinin muhasebecilik yaptığı söyledi.
İlginç değil mi! 100 civarında öğrenciden sadece biri lisede aldığı eğitimin hakkını veriyordu.
Şimdi bizim de öğrenci sayımız azaldı ve muhasebe sınıfımız 1’e düştü. Geçtiğimiz yıl bir derste öğrencilerime “İçinizden kaç kişi muhasebeci olmak istiyor?” diye sormuştum. Belki inanmayacaksınız hiçbir öğrenci parmak kaldırmadı…
“O zaman neden bu sınıftasınız?” diye devam etmiştim…
“Hocam mecburiyetten!” diye yanıtlamışlardı.
Bir bilgi notu daha paylaşayım: Meslek liselerinden bu yıl üniversitelere yerleşen öğrenci sayısı yok denecek kadar... Katsayı avantajı kalkınca onların da üniversite hayali azalmış oldu.
Hatırlarsanız, Türkiye, ‘evrensel gelişmelere uyum sağlamak amacıyla eğitim sisteminde bir takım yenilikler yapmak’ adına 2012-2013 öğretim yılında 4+4+4 zorunlu eğitim sistemine geçmişti.
Daha önce 5+3 olmak üzere 8 yıl olan zorunlu eğitim, 12 yıllık zorunlu kademeli eğitim haline getirilmişti. O dönemin en belirgin gerekçesi bana göre ilkokulu 4 yıla indirmek ve imam hatiplere geçişi bir yıl daha erkene çekmek idi.
Aradan geçen 12 yıldan sonra yeniden eski sisteme dönüş sinyallere gelmeye başladı.
Kısaca geri dönmek gerekirse, 1986'da çıkarılan 3308 sayılı Çıraklık ve Meslekî Eğitim Kanunu ile çırak, kalfa ve ustaların eğitimi ile okullarda ve işletmelerde yapılacak meslekî eğitime ilişkin esaslar belirlenmiş ve ilgili Çıraklık Eğitim Merkezleri açılmıştı. Bu okullara, liseye devam etmek istemeyen öğrenciler yönlendirilecekti.
Kısa adı MESEM olan Mesleki Eğitim Merkezleri de 2016 tarihinden itibaren örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alındı.
Ülkemizin ara elemana ihtiyacı olduğu doğrudur…
Şimdi çeşitli adlar altında çok sayıda lise var. Akademik liselerle mesleki liselerin ders ve uyulama içerikleri yeniden yapılandırılmalıdır. Bu da doğru…
Bir tarihte, Kent Konseyi olarak Madeni işler odasını ziyaret etmiş, ilgili konularla bağlantılı olarak birbirimizi dinlemiştik. Bir üye, “Hocam artık çırak gelmiyor” deyince ben de “Kaçınız çocuğunu çıraklığa gönderiyor?” diye sormuştum.
Yazı uzamadan sonuca gelelim.
Eğitim sistemi, siyasetle çok bağlantılı olmamalı. Atamalar liyakate bağlı olarak yapılmalı. Eğitim müfredatında (içerik) alandaki öğretmen ve sendikalar daha çok söz sahibi olmalı… Bir gün dahi öğretmenlik ve yöneticilik yapmayanlar eğitim sistemini belirlememeli…
Anlatılacak çok şey var da yazı uzuyor… Sonra sıkılıyorsunuz…