Selim Şahan

Dinler mi dinciler mi!

Selim Şahan

Din kelimesi Türkçe’ye Arapça’dan geçmiştir… Köken bakımından düşünme ve inanç gibi anlamlara karşılık gelir.. İnsanoğlu, düşünmeye başladığı binlerce belki de milyarlarca yıl öncesinden bu yana, kendi varlığını ve evreni sorgulamıştır.
Dikkat ederseniz bilinen dinlerin adları onları ilk ortaya çıkaranlar ya da peygamberlerinin (elçiler) adları ile anılırlar. Musevi, Hristiyanlık (Hristo) ve Muhammedi… Hazreti Musa’nın Mısır’da, Hazreti İsa’nın Filistin bölgesinde, Hazreti Muhammed’in de Mekke şehrinde doğduğu bilinir ya da inanılır…
Yine genel anlamda dinlerin, insanlığın doğru yola gelmesi için indirildiği konusunda bir inanç birliği vardır.
Şöyle de diyebiliriz: “Dinler birbirleri ile savaşmak için değil, insanlığı doğru yola getirmek için vardır”
Hazreti İsa’nın, Hristiyanlık’tan önce Yahudi olduğu, Hazreti Muhammed, ailesi ve çevresinin de o dönemde o coğrafyada hakim din olan Hanif dinini benimsedikleri bilinir.
Yeri gelmişken yazayım, ‘hazreti’ kelimesinin Türkçe’deki karşılğı, ‘yüce, sayın, değerli’ gibi anlamlara geldiğini belirteyim.
Uzatmadan, bu yazımda dikkat çekmek istediğim bir konu var.
Geçtiğimiz gün, internet ortamında İsrailli bir Yahudi ile ‘Gazze’ konusuyla ilgili yapılmış bir söyleşiyi dinledim.
Söyleşiyi yapan da Afrikalı bir gazeteci idi.
Söyleşiyi veren Yahudi de görüntüsü ile tipik bir İsrailli Yahudi idi.
İsrailli Yahudi, kendisinin savaş taraftarı olmadığını ve İsrail’in Filistin politikasını desteklemediklerini söylüyordu. İsrailli vatandaş, “Aslen dinlerin de birbirleriyle alıp veremediği bir şey yok!” derken, İsrail hükümetinin Yahudilik adına Filistinlilere zulmettiğini belirterek, “Yüz yıl öncesine kadar bu bölgede her millet ve dinden insan bir arada yaşayabiliyorken, bugün emperyalist politikalar yüzünden insanların kendilerini savaş içinde bulduklarını” söylüyordu.
Yani ona göre savaşı isteyen dinler değil dinciler idi. Din sömürüsü altında insanlar birbirlerine karşı kışkırtılıyor ve daha büyük politikalara alet ediliyorlardı.
Söyleşiyi dinledikten sonra bir süre düşündüm…
Filistin ve benzeri coğrafyalarda yaşanan insani dramların altında yatan gerçek sebepler din savaşları mıydı!
Belki de mazlum halklar, bu savaşın bir din savaşından başka bir mücadele alanı olduğunu anlatabilseler, daha geniş bir taraftar bulabilecekler…
Son zamanlarda dünyanın bir çok bölgesinde ortaya çıkan İsrail karşıtı eylemlere bir bakın. Buralarda toplanan insanların kimliklerine ve inançlarına…
Gördüğüm kadarı ile Müslüman çoğunluğun yaşadığı ülkeler dışında kalan memleketlerde yapılan protestoları, genelde o ülkelerin sol eğilimli partileri ve çevreleri örgütlüyorlar.
“Filistin ve Gazze savaşı bir din savaşı değildir”
Mücadele bu çerçevede örgütlenebilirse, emperyal güçlerin amaçları daha net ortaya çıkacak…
Şimdi soralım:
“ABD’nin Gazze’de ne işi var? “
“ABD, hangi hakla Gazze’yi yeniden düzenleme hakkına sahiptir?”
Filistin ve Gazze meselesi hükümetlerin ‘siyaset aracı’ olmaktan çıkarılmalıdır.
Hiçbir toprak, hiçbir topluma vaad edilmiş değildir. Emek en yüce değerdir ve her insan yaşadığı coğrafyada insanca yaşama hakkına sahiptir. İsteyen istediği dine inanabilir ya da inanmayabilir ama inancını bir başkasına baskı aracı olarak kullanamaz…

Yazarın Diğer Yazıları