İbre Kasımı gösteriyor bu gün. Güneşli bir Kasım sabahı. Salınıyor düşünceler sabahın koynunda. Yorulmuş bir bedenin, yorulmuş bir dimağın bu kadar gelgitlere, salınıp duran düşüncelere dayanacak gücü kalmamış. Belki de ondan yalpalıyor.
Gidişlere kendini ayarlamış zaman. Dönüşleri düşünmüyor nedense. Hep ileriye sarıyor makarayı, geri dönüşe prim yok. Gidenler kayıp gidiyor usun kıvrımlarından. Hep bir eksiklik tadı, kekremsi bir his, buruk bir duygu gibi geliyor insana. Mevsimden mi kaynaklanıyor acaba?
Bu mevsimde yolculuk yaptınız mı hiç bilmiyorum? Hem bir şenlik havasında tabiat, hem de hüzünlü bir tablo gibi. Sarısıyla, turuncusuyla, kırmızısıyla ve yeşiliyle cümbüş gibi. Sıcak renkleri ile sarıp sarmalıyor sizi. Gözünüzü alamıyorsunuz etraftan. Hele Bozdağ yolunda ise seyahatiniz, bir renk koridorunun içinden geçiyor gibi hissediyorsunuz. Her dönemeçte yeni sahnesi ile sonbaharı sonuna kadar yaşatıyor size mevsim. Ama bir taraftan da yerlere dökülmüş yaprakların gerisini de yanına alacağının habercisi olduğunu biliyor ve kısa bir süre sonra tüm ağaçların çıplak kalacağının farkında, onun hüznünü hissedebiliyorsunuz. Garip bir his, çılgınca canlanmış renkleri ve onun içindeki yitimi hissetmek. Tüm canlılığı ile dalından kopuş, görevini tamamlama, ayrılık…
Zaman da aslında bir ağaç ve yaprakları gibi. Bizim hayat yolumuz üzerinde teker teker döküyor yapraklarını. Sonuncusu da düştüğünde bitecek bizim de yolculuğumuz, hikayemiz. Geriye yerlere dökülmüş yapraklar gibi hafızalarda kalan anılardan ibaret olacağız. Böyle renkli tablolar çizeceğiz belki de…
mevsim çılgın
mevsim şaşırtıyor
sabahın serinliği
günün sıcaklığı
kararsız
dallarda renk skalası
yerlerde yansıması
çeliyor düşüncelerini
çelişiyor düşünceler
bırakıp her ne varsa
bırakası geliyor bedenini yapraklar üzerine
üstte
masmavi gök mevsime inat
masmavi
açmış bekliyor kendini kanat çırpışlara…