İnsan bazen en çok kendinden yoruluyor, içine atıp biriktirdiklerinin altında eziliyor. Söylemek için omuzladıklarının altında kalıyor. Gönlü yoruluyor, gönül koyduklarından yılıyor ve nihayetinde küsüyor her şeye. Sözü söylemeye değmeyenlere susuyor, sustukları yığılıp tortulaşıyor içinde. Elini eteğini çekiyor böyle durumlarda hayattan. Geride durmayı tercih ediyor belki de.
Biz sadece dışarıdan bakıp değerlendiriyoruz bu gibi insanları. Kimi zaman pasif buluyoruz onları, kim zaman içe dönük. Bazen bu tavrı kibire yoruyoruz, bazen kendini beğenmişlik olarak addediyoruz. Oysa bilmiyoruz kişinin yaşadıklarını ve neden bu tavrı sergilediğini. Sormuyoruz da. Çıkarım yapıp konuşmak kolayımıza geliyor. Kendi yargılarımızla yaftalıyoruz başka hayatları. Ne dramatik!
Bir sohbet esnasında arkadaşlardan biri; “Tercih etmiyorum dışarı çıkmayı, kalabalıkta, bir kafede bulunmayı sevmiyorum. Evimdeki sakinlikten memnunum. Bir tercih meselesi bu” diyor. Ve birkaç kez “tercih meselesi” ifadesini vurguluyor. Bunu söylerken aslında benim düşünceme saygı göstermelisiniz mesajını da veriyor. Öyle ya dediği gibi onun tercihi bu, saygı duymak lazım. Mademki kişinin önce kendi mental sağlığını koruması gerekiyor, kendini nasıl iyi hissediyorsa öyle bir yaşam sürdürmeli. Herkes yapı olarak birbirinden farklı, zevkleri farklı, beğenileri farklı. Dolayısıyla tercihleri de farklı. Kişiyi ayırt edici kılan da bu durumları zaten. Aynı tornadan çıkmıyoruz hepimizin geçirdiği yaşam süreci farklı. Deneyimlerimizin bize kazandırdığı bakış açıları farklı.
Hangi konu olursa olsun kişi “Tercih etmiyorum” dediği an aslında konu kapanmıştır. İkna etmeye çalışıp zorlamak nezakete sığmaz değil mi?
İnsanlarla çevrili hayatımız. Her daim hepsini yanımızda tutamayız. Öyle anlarda gitmeyi tercih edene yol vermeli. Kalmayı tercih edene kanat germeli. Bizim tercih ettiklerimizle bizi tercih edenler arasında dengeyi kurmalı. Hayat tercihlerden ibaret…
Küstü söylemler
küstü söylenemeyip kalanlar
içerledi kendi içinde zamanını kaçıran sözcükler
beklentiler bitti hayata dair
beklentiler yarına, hayallere dair
nerede söndü umutlar
nerede karaya oturdu gemiler
“yelkenler fora” demeyeli ne kadar oldu hayal denizinde?
yoruldu dimağlar
yoruldu düşler
yoruldu beklentiler
sırasını ne zaman savdı nazenin deyişler
bir ben kaldı geriye
bir ben
savaşlarını bitirmiş, yorgun yüreğimle ben