Gözlerimi açtım, rüyama uyandım. Nasıl mı? “Nasıllar” benim dışımda. Nasılların işi yok bu rüyada. Ne renkti gözlerim
Göz rengine göre değişir mi gördüklerim? Renklerin algısı rengine göre mi gözün? Ne zaman gerçekliğini yitirdi dünya? O içtiğim kafeinli içeceklerin etkisi mi uyuyamamam? Ama nasıl oldu uyumadan rüyama uyandım?
Değerini yitireli çok olmuş dünya. Hangi kelime, hangi cümle anlatır dünyayı, dünyamı? Yeter mi bilmiyorum ifade etmeye dağarcığım. Hangi kelimenin ucundan tutmalıyım, hangisine tutunmalıyım rüyamdaki dünyamda?
Sevmek… Kimi, neden, ne için sevmek… Dünyayı sevmek. Sevilesi bir yanı kaldı mı dünyanın? Dününü sevmedik. Peki bugünü, bugünü nasıl sevmeli? Sevmeyi mi büyütmeli yarını sevebilmek için? Nasıl bir düş bu? Düşte de düşünüş, hem de uzun boylu, uzun uzadıya.
Hani nerede o kuytularında saklambaç oynadığımız sarmaşık sarmallı bahçeler? Nerede? Bitti üzerinde oyunlar oynadığımız dünya. O mu oyun oynuyor yoksa bize? Bitirmek isteyip de bitiremediklerimizin çoğaldığı, bitmesin dediklerimizin hemen yittiği bir dünya. Sevmek neresinde saklı, neresinde yazılı? Yazılanı bul bulabilirsen. Ütopya…
Bir çırpınışın imlerini topluyorum düşümde. Topla topla topla… Bütünlemiyor bir türlü kendini. Ama bitmiyor toplayışlarım, bitmiyor.
Su içmeye uzanan elim ekmeği buluyor. Susamışlığımı giderir mi mis gibi taptaze bir ekmek? Ruhumun bedenimin ihtiyacı olan ne? Şaşkın bir ruh. Ne istediğini bilmiyor gibi. Neden çiçekli yollardan sarpa sarıyor rüyamın yolları? Neden uzanıyor ellerim o arzu etmediklerime? Neden duyduklarını geçmişle bağdaştırıyor usum? Babama uzanıyor söylenceler, babamın kızı olmanın gururu yüreğimde. Nasıl bir düş bu? Nereden çıktı bu karambol?
Akan pınarların cazibesine kapılıyor bedenim lakin yine de elde edemiyor istediğini. Türbülansa girmiş gibi sarsılıyor bedenim ve uyanıyorum bu defa düşümden düşünceme…
dokun yumuşacık buluta
dokun maviliğin sonsuzluğuna
bir leyleğin takırtısında akşamın gelişi
bir leyleğin uçuşunda sevinçler
hasat edilmiş tarlalar üzerinde yitiyor gün
dokun güne
hayata
dokun
yitmeden düşün…
