kelimelerin üzerinden geçildi teker teker.
kirlenmiş kelimeler
kırık, dökük sözcükler
bir türlü zaman aşımına uğrayamayanlar
tazeden söylenmiş, inciticiliği köklenmiş söylemler
nerede, ne zaman, kim, niye söylemiş
irdelendikçe incinen kelimeler…
Bazen düşünüyorum da insan duygulardan ibaretmiş gibi geliyor bana. Duygu kalıbı üzerine beden libasını giymiş. Duygularıyla, hissiyatıyla hayatına yön veren bir yapısı var. Diğer mahlûkattan aklıyla ayrılsa da bu his kısmıyla da farklı düşüyor gibi.
Duygularını ve düşüncelerini de haliyle sözcükleriyle dile getiriyor ve davranışlarıyla belli ediyor. Beden dili de konuşuyor haliyle.
Söylenen sözcüklerin söylenme tarzı, yeri ve zamanı da bir hayli önem arz ediyor. Anlamı vurgusuna ve söyleyene göre değişebiliyor. İki kişi yalnızken söylenen ile toplum içinde söylenenin etki ve sarsıcılığı, yıpratıcılığı farklılaşıyor. Söyleyenin konumu ve ifade tarzı zaten etkiliyor. İki arkadaşın kendi aralarında konuşurken kullandıkları ağır ifadeler incitmezken, bir babanın çocuğuna söylediği ufacık bir tenkit içerici söylem derin izler bırakabiliyor. Görülen aksaklığı düzeltmek için dar dairede söylenen bir eleştirel sözle, umumi bir ortamda söylenenin etkisi çok fark ediyor. Ne amaçla dile getirildiği de ayrıca önemli. Yapıcı bir söyleyiş mi yoksa kınayıcı, küçük düşürücü mü? Bir de kişiliğe yönelik ise söylenenler, tahribat büyük olabiliyor…
Çoğu zaman düşünmeden konuşuyoruz. Bir de konuşulanlar başka ortamlara farklı dillerle aktarılıyorsa önü alınamıyor. Yerinden kopmuş bir çığ gibi dolaştıkça sözcükler büyüyüp tahrip ediyor. Kirleniyor güzel sözcükler, laçkalaşıyor söylemler, ulaştığı kulakları tırmalıyor. Bozuluyor ilişkiler, bozuluyor huzurlu ortam. Tedirginliği artıyor insanın, keyfi kaçıyor ve duygu sağlığı bozuluyor.
Düşünmeden, zamansız sarf edilen birkaç söz bozabiliyor insanın rutin, sağlıklı düzenini…